20100103

SPARK/ HANİF İBRAHİM MİLLETİ

Selam & Selam

Vakıa Suresi'ni, baştan şöyle bir kat edin ve göreceksiniz ki 7, 8, 9. ayetlerde
Allah bizi üç sınıfa ayırmıştır

1. İlki, Ashabı Meşeme
(Meşum, şom, cehennemlikler, yani eksi Müslümanlar)
Bunlar 41-55. ayetlerde yer alırlar.

2. Ashabı Meymene
(Meymenetliler, Cennetlikler)
Bunlar her çağın Müslümanlarıdır. Adem'den başlayarak, her bir elçi ve kitabı salt Müslümanlık üzerine kuruludur. Mekanları 7 kat olan bir Cennet'tir. Bu Cennet ise Vakıa Suresinin 27 ile 41.ayetleri arasında yer alır.

3. Hanif-Naim Cennet üstü Cennet,
ya da Sabıkun-Mukarrebun, ya da kısa adıyla, Hanif mekanı olup, bildiğimiz Cennet'in yani Sidretül Münteha'nın üzerinde ve Arş'a en yakın konumda yer alan pek az kişinin gideceği bir yerdir.

İşte bu üçüncü ve en üstteki sınıf ise 10 ila 27.ayetler arasında yer alır ki
Kur'an'ı verdiğim sırayla okuyunuz.

4-7: Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
8: İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!

Evet sağcılar ikinci(2) sınıf.

Devam edelim:

9: Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!

Cehennemlikler ise birinci(1) sınıf.

Gelelim ÜÇÜNCÜ SINIFA:

10: İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.. Naim Cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.

Dikkat ediniz NAİM Cennet (Nimetler) deniyor...

Bu ayetler 26.ayete kadar gidiyor, sonra da "CENNETLİKLER" anlatılıyor.

12: Naîm cennetlerinde .
13: (Onların) çoğu önceki ümmetlerden,
14: Birazı da sonrakilerdendir.
15: Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,
16: Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
17: Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;
18: Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.
19: Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
20: (Onlara) beğendikleri meyveler,
21: Canlarının çektiği kuş etleri,
22: İri gözlü hûriler,
23: Saklı inciler gibi.
24: Yaptıklarına karşılık olarak (verilir).
25: Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
26: Söylenen, yalnızca "selâm, selâm" dır.

İşte burada ÜÇÜNCÜ SINIF bitiyor.
27. ayette ise İKİNCİ SINIF anlatılıyor.

27: Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!
28: Düzgün kiraz ağacı,
29: Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,
30: Uzamış gölgeler,
31: Çağlayarak akan sular,
32: Sayısız meyveler içindedirler;
33: Tükenmeyen ve yasaklanmayan.
34: Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.
35: Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni yarattık.
36: Onları, bâkireler kıldık.

(Vakıa 10-11-12 ve ayrıca Rahman Suresi 16, 18, 23, 28, 30, 32, 34, 36, 38, 40, 42, 45, 46,47, 51, 53, 55, 59, 61, 62, 63, 64, 65, 67, 69, 71, 73,75, 77,78. ayetlere bir bakınız, Naim Cennet=Yalanlanmaması gereken ve çift çift verilen Cennet size kaç kez sorulmuş ve yalanlamamanız istenmiştir. )

Peki "Rabbinizin hangi nimetini şimdi inkar edersiniz" diye
defalarca sormasının niçini nedir?

Yanıtı gayet açık:
1200 küsur yıldır ne kadar mezhep imamı, evliya(!) imamı Gazali, Rabbanimiz vb. varsa bizi hep "Bir Cennet, Bir cehennem vardır, bir de günah ve sevabı denk olanlar için ara bölme ARASAT vardır" diye üç sınıf yapmışlar ve bizi uyutmuşlar.

Oradaki sınıf ezvacen'dir. Bunun anlamı (Zevc-zevce gibi çifter) demektir.
Zaten Vakıa 10.ayetteki Sabıkunüs Sabıkun da bir çifttir.
Bunun ardından gelen Mukarrebun=Kerrubi=Çiftin çiftidir,
Bunun gibi Vakıa 46. ayetteki "İki Cennet"
ve 62. ayetteki "Bu iki Cennetten başka iki cennet daha var"
ifadeleri sizce neyi açıklıyor?

İpucu şöyle:
"Cehennem üstünde sağda
(Varılacak Cennet Sidretül Münteha=Cebrail'in üste çıkamadığı yer'e kadardır" ayeti uyarınca bitmektedir. Buradaki en yüce mevki "Mahmudiye köşküdür ve Cebrail ile kardeştir, komşudur.)

Bu yüzden ben yazana kadar
üç sınıf olduğunuz
cehennem-cennet ve ötesinde bir yerin olduğunu
ne onlar size göstermek istediler
ne de görmek istediler.
Kandırıldık yani...

(Yunus Emre, Allah'ına "Neyleyim Cenneti, bana seni gerek seni!"diye yazarken ne demek istedi acaba? Gerçek Kur'an mahşerde okunacak ve onu en iyi bildiğini iddia edenler, hafızlar, fukaha, kurralar vb. "Biz bu neyse ilk kez işitiyoruz, bu nedir?" diye soracaklar. Bunu duyan Kur'an ise onlardan davacı olacak ve "Ya Rabbi bu müslüman ümmeti beni yalnız bıraktı" diyecektir. Bu ayetlerin anlamı nedir acaba?)

Şimdi bir daha üç ezvaceh'i alttan üste gözden geçirelim.

**Cehennemlikler iki takım olarak orada ebedi kalacaklar kimselerdir.
Vakıa suresi 41 ila 45 (Müslümanlar)
ve 46 ile 74 arası (ateistler)
olarak iki evvaceh=çifttir.

**Cennetlikler Vakıa 27 ila 40. ayetler arasındadır.
39 ve 40. ayetler "Cennete alınacakların çoğunun şimdiki müslümanlardan, pek azının ise önceki ümmetlerin günahkarlarından transfer edileceğini" söylemektedir.

**Naim'ler en üsttekiler,
Makamı İbrahim'in
Makam'ı İdris'in
Ali İmran 110, 104 ve 114'lerin yeri olan NAİM'e alınacaklar için
Vakıa 13-14. ayetler şöyle buyurulmuştur:
"Naim'e girecek olanların çoğu önceki ümmetlerden, pek azı ise sonraki ümmetlerdendindir" buyurulmuştur.

Babil krallığı, Lut döneminde dünya nüfusu yüzbinden az, Hz. İsa'nın doğumunun esas alındığı milat yılında ise 500 milyondur. Bunun yarısı çinliler gibi mongol ırkı, kalanın yarısı Negro totemcileri ve kalan da beyaz ırktır.

Sadece Hz. İsa'nın çağında, Meryem-İsa yanında onu Vaftiz eden Yahya ve Ali İmran ailesinin hamisi Zekeriya peygamber ile Danyal Peygamber vardı. Yani 500 milyon kişinin yaşadığı dünyada sadece Nasıra ve yöresinde bile 6 elçi vardı.

Bir dinin ilk inançlılarına monofozist=Sabiiye denir. Kur'an'da da geçen Sabiiye dini mensupları ve Hz. İbrahim'in HANİFLERİ, diğer bozulmamış dönemdeki havariler, İslamiyetin daha bozulmadığı dönemdeki Ali İmran 110 sahabeleri.

İslamın bozulmasıyla sahabelerin monofizismine dönmek isteyen Ali-İmran 104'leri ile ehli kitab batılılardan akıl ve tahkik yoluyla müslüman+HANİF olan Ali İmran 114.leri toplasanız, çok az bir sayı tutar.

Bu yüzden, Sabii, kitabi islam dinleri ve HANİF dini toplamı itibariyle NAİM'e girenlerin PEK ÇOĞU önceki ümmetlerden; PEK AZI' da sonraki ümmetlerdendir.

Ben sadece Müslüman değilim,
Hanif Müslüman'ım

Çünkü, Vakıa Suresi'nde, Allah, biz kullarını üç gruba ayırmış;

Al-i İmran 104 -110 ve 114. surelerde,
ata dininden ayrılmamız,
yani üçüncü Hanif grup, Protest Müslümanlık emredilmiştir.

Bunun altındaki İkinci grup,
atadan takliden ve naklen gelen bir fıtrat dinidir.

Ama Haniflik denen o yüce din atadan gelmez,
siz akıl eder, araştırır, kopararak alır,
kalbinizi mutmain etmesi (doyuma ulaştırması) için
Yaratan ile özel kontakt kurabilirsiniz.

Haniflik'in, Hanefi mezhebi ile hiçbir ilgisi yoktur.

Çünkü 6000 yıl öncesine,
Hazreti İbrahim'e dayalıdır; onun patentindedir.

Ayetlerin içinde Allah'ın naim nimetlerinin simgeleri şöyle:

"Hani siz birbirinizin can düşmanı olarak bir cehennem uçurumunun tam yanıbaşındaydınız da, sizi İslam (anlamı barış) ile birleştirdi; ortak payda olarak aranıza sevgiyi koydu ve bu sayede kardeş oldunuz. O halde, sakın dağılıp ayrılmayın. O ayrılığı yapanların (İhtilafta, yani takışmakta rahmet vardır diyenlerin) yüzleri kararacaktır ve ebedi ateş azabında kalacaklardır. Bunun tersine, birleştirici olanların ise yüzlerinin ebedi olarak ağaracak ve Allah konuğu olacaklardır."

Ayrıca, ileride mezheblerin de çıkacağı önceden bildiriliyor ki, bu da bir Kur'an mucizesidir. Ali İmran 104. ayette ise, yukarıda sayılanların tersine, mezhep taassubuyla dini bölenlere uyan o atalardan doğsanız bile içinizden bir grubun ayrılması gerektiği bildiriliyor.

Bu nedenle, sizlerin de,
Bakara Suresi 170. ayette olduğu gibi,
atalarınızın nakli ve taklidi dini yerine,
akli ve tahkiki (Hazreti İbrahim gibi soruşturucu ve protest) olmanız gerekiyor.

Sadece Müslüman olmak yetmiyor;
Hanif olmak da gerekiyor.

Bir başka ayette, "Ey iman edenler! Yeniden ve bir daha iman ediniz" emri var.
Bir düşününüz bu ne demek olabilir?

"Ey iman edenler BİR DAHA İMAN EDİNİZ.
(Ey müslümanlar bunu da aşıp HANİF olunuz) *

Bir diğer ayette, "Allah onlardan razı oldu, onlar da ALLAH'tan razı oldu" buyuruluyor. Bizim ne haddimize ki biz Allah'tan razı olacağız ama;

"Yüzünüzü Hak din, Allah'ın indindeki en güzel ve en gerçek din olan Hanifliğe çeviriniz ki, Allah sizden razı olsun, SİZ DE ALLAH'TAN RAZI OLUN!"

(Müslümandan Allah razı olur ama, Hanif Müslümandan Allah'ımız razı olduktan başka, KULUNUN DA KENDİSİNDEN RAZI OLMASINI İSTER)

Düşünüp ders alalım.
Hanif olalım..

O Kur'an'dır ki, onda hiçbir şey EKSİK bırakılmamıştır.
Tastamamdır ve en ince ayrıntısına kadar detaylandırılmıştır.

Bakara 170. ayeti açıp bakınız ne diyor?
“Onlara: Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?“

Onlara Allah'ın indirdiği Kur'an'a uyun dendiğinde
onlar HAYIRRRR biz Atamızdan ana babamızdan gördüğümüze uyarız derler.

Biz 11 kardeşiz. Hepimiz ailemizden hristiyanlığı gördük. Hepimiz atalarımızın dinindeydik. Ama ben bir döneklik yaptım. Hanif oldum. On kardeşim "Ata dini olan protestantlıkta" bir ben bunun dışında kaldım.

Bilmem anlatabildim mi Hanif dostlarım
(Allah İbrahim'i Hanif olduğu için dost edinmiştir)
Bilmem anlaşabildik mi sevgdeğerlerim

Müslümanlık = Sevgi + Barış'tır
Bilmem anlaşıldım mı?

Müslümanlık araçtır;
aracı amacından çok sevenin yeri,
Vakıa Suresi'ndeki Ashab-ı Meymene'nin Cennetleri'dir.

Amaç olan Haniflik'tir
Amacını aracından çok sevenlerin yeri ise,
bu Cennet'in üzerindeki Allah dostları mekanı olan Sabıkun'dur.

Vakıa Suresi'nin başlarında:
"Sizler üç sınıf olacaksınız: Cehennemlikler, Cennetlikler, bir de bunların üzerinde Allah Dostları..." buyurulmuştur.

En güzel ve gerçekçi din Haniflik'tir.
Müslümanlık'la yetinmeyin, küçük hesaplara girmeyin.
Eğer Sabıkun'a giderseniz, orada (Vakıa Suresi - 25) sadece Selam ve Selam var.

Şimdi ''Selam ve Selam''ı biraz açalım;

"Oku rabbinin adıyla........Oku insana kalemle yazmayı öğretti..." derken

İKİ KEZ OKU var...
"İKİ KEZ İMAN var"
İKİ KEZ SELAM VAR.

Selamün Aleyküm derken,
Aleyküm=Senin üzerine kelimesi SIRADAN bir kelimedir
ama SELAM ise KUTSALDIR ve Barış demektir.

O halde Selamün Aleyküm'den Selam kalsın,
aleyküm yerine ve Selam deyin.
Selam ves Selam olsun.
Allah bunu bize yakıştırıyor.

Üzerine kelimesi yerine bir daha BARIŞ denecek yani Selam ve Selam. Zor ama dilinizi alıştırmaya bakınız. Belki tabular böyle minicik nüanslardan başlayarak yıkılacak, kimbilir!

Bilmeyenler için söylüyorum, İslamiyette Selam Vakıa 26 ALLAH tarafından TAVSİYE edilmiştir. Bu tavsiye CENNET malıdır. Cennet üstü Cennet malıdır.

Vakıa:
25. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
26. Söylenen, yalnızca "selâm, selâm" dır.

Evet 26. ayetin Arapçası şu "Selam vesselam"
Aleyküm Selam'ı bırakmalıyız.
Bir edattır "Üzerine, sana" kelimesi gibi.
Zamir/Edat/Zarf vb. bunlar kutsal değildir, atılabilir.
SELAM=Barış/İslam kutsaldır atılamaz.
O halde atılabilirin yerine BİR DAHA SELAM'ı ekleyelim.
Atmak işi BEYNİMİZDEN atmak olmalı aynı zamanda...

Selamün aleyküm diyene selam vesselam deyiniz. Siz ona selam vereceksiniz, "Selam ves selam" deyiniz, sorarsa şöyle açıklayınız "Sana zahmet olmasın diye bir de senin yerine SELAM dedim... Selamına selam dedim"

Bunu esselamün aleyküm ve... demek ise Ayette şöyle nitelendirilmiş:
Boş bir söz ve günaha sokan bir laf
yalnızca "selâm, selâm"

Önce beynimizden atmalıyız. Çıkarıp atmalıyız ve o iki ayeti anımsamalıyız. O iki ayet Cennet üstü Cennet (Sabıkun ve Mukarrebun) İÇİN GEÇERLİDİR.

Cennet'in üstündeki başka bir Cennet için, Arş'ın altındaki Süper CENNET için geçerlidir. Orada boş söz yok. (Altta var) Orada karşınızdaki adına da kendinize selam veriyorsunuz.

(Alttaki Cennette ise Esselamü aleyküm ve Rahmetullahi ve Bereketühi dedikten sonra hal-hatır sorarak ve protokolle "BOŞ SÖZLER" olarak uzattıkça uzatıyorsunuz... )

Buradan götürdüğünüz tüm alışkanlıklarınız ve son nefese kadar olan bilginiz ve de saplantılarınız, inatlarınız, dayatma ve diretmeleriniz, nefsinizin ıslah olamayan kişisel projeksiyonlarını da ORTADAKİ CENNETE taşıyorsunuz...


Hanif kelimesinin tam anlamı,
"protesto eden, protest olan, koparıp alan, darbeci; yani, atalarının dininden olmayan, dini kendi başına bulan ve Allah'ı bulup alan" anlamındadır.

Üstelik lütfen sevgideğer okurlar, iyi inceleyiniz, göreceksiniz ki Allah'ımız zaten Müslüman olan Resulullah'a "Sen de atan İbrahim gibi Hanif ol, kupkuru Müslümanlıkla yetinme" buyurmaktadır.

Bakara /135:
"...De ki: Hayır, biz Hanif olan İbrahim'in dinindeniz."

Ali İmran / 67:
"İbrahim, ne Yahudi, ne Hıristiyan'dı; o Hanif dinindendi."

Al-i İmran / 95:
"...De ki Allah gerçekçidir. O halde, İbrahim'in dini olan Hanif'liğe uyun..."

Nisa /125:
"Kim vardır ki, ondan daha güzeli var olsun? İyilik halinde, tam bir ihlas ile kendini Allah'a teslim etmiş (Yaratan ile barışmış) ve Allah'ın indindeki en güzel din olan İbrahim'in dini Hanif'liğe tabi olmuştur. Allah İbrahim'i dost edinmiştir."

Enam / 79:
"Kuşkusuz ben her dinden vazgeçip, yüzümü Hanif olarak o gökleri ve yeri yaratan Allah'a döndüm."

Enam /161:
"De ki: Muhakkak Rabbim beni İbrahim'in doğru yoluna dosdoğru olan Hanif dinine iletti."

Yunus /105:
"Ey Resul! De ki: Ayrıca yüzünü Hanif dininden ayırma ve sakın ortak koşanlardan olma diye emrolundum."

Hac / 31:
"...Allah'a Hanif olarak muhatap olun, habis ortak koşmalardan kaçının."

Nahl /120:
"Doğrusu İbrahim Hakk'a yönelen bir kurucuydu. O Hanif idi."

Nahl /123:
"Ey Resul! Sana Hanif ol, İbrahim'in dinine uy diye vahyettik."

Beyyine / 5:
"Halbuki, onlar yalnızca Hanif olmak üzere, dini sadece Allah' a has (özgün kılarak, mezhep imamlarına, şeyhlere, kullara vb. has kılmayarak), Allah'ı bilmekle, salatı ikame etmekle ve zekat vermekle emrolunmuşlardı. En dosdoğru ve gerçekçi din de işte bu Haniflik'tir."

Yunus / 30:
"Sen artık yüzünü hakka yönelmiş Hanif dine dön ki, Haniflik Allah'ın mayasıdır. İnsanları o maya üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında hiç bir değiştirme ve değişiklik bulunmaz. İşte En doğru ve en sağlam din Haniflik'tir; fakat insanların çoğu bilmezler."

Yunus / 43:
"Allah katından geri çevrilmez bir gün gelmezden önce, yüzünü Hanif dinine çevir. Ki o gün insanlar bölük bölük ayrılırlar."

Bütün dinler zaten Müslümanlık üzerine kuruludur.
Bütün dinler Müslümanlık ise o zaman bütün dinler içinde
HANİFLİKTEN GÜZEL OLANI VAR MI?

Rûm / 30:
O halde sen yüzünü bir HANİF olarak dine,
Allah'ın insanları üzerine yarattığı fıtrata çevir.
Allah'ın yaratışında değiştirme olmaz.
Doğru ve eskimez din işte budur.
Fakat insanların çoğu bilmiyor

Dikkat ettiniz mi sevgideğerler,
İslam, Müslümanlık'tan çok,
Kur'an,
Hanif diye Müslümanlık üstü bir dini emrediyor.
Hem de Resulullah'a emrediyor ve
İslam kalmakla yetinmeyip,
yüzünü Hanif dinine çevirmeye emrolunuyor. (10 /105)


Bunu aklından çıkardığı anda,
"Yüzünü yeniden Hanif dinine çevir." (30/ 30)
demiş ve 13 ayet sonra,
"Yüzünü dosdoğru Hanif dinine çevir" (30 / 43)
diye uyarılmıştır

Bundan da anlaşılıyor ki,
Müslümanlık ortak bir paydadır (3/10 gibi)
Ama, öyle bir Müslümanlık,
yani Haniflik diye bir dinden bahsediyor ki
Yüce Allah,
bu din sanki 2 1/10,
yani iki tam bir bölü on gibi
içi dışından, payı paydasından büyük
birleşik bir kesir gibi
Üstelik İslam+Haniflik emrediliyor ve
Haniflik, gerçek İslam dini olarak lanse ediliyor.

Peki İbrahim milleti ne demek?

Bunu anlamak için, ''İbrahim milleti" ile ilgili ayetleri üşenmeden tek tek yazalım.
Canım arkadaşım Kur'an'ın "İNŞAALLAH" kadar büyük bir sırrıdır o...
Sabıkun'un "ANAHTARI"

Bakara 135:
Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
Ve dediler ki: “Yahudi veya hristiyan olun ki; hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır. İbrâhîm'in milleti haniftir. Ve o, müşriklerden olmadı.

Nisa 125:
Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).
Ve, hanif olarak Hz. İbrahim'in dinine tâbi olmuş ve vechini Allah'a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz.İbrâhîm'i dost edindi.

En’am 161:
Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm'e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm'in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı.

Nahl 123:
Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
Sonra da sana "hanif (vahdet, tevhid ve teslimi esas alan) olarak İbrâhîm (A.S)'ın dînine tâbî olmayı" vahyettik. Ve o, müşriklerden olmadı.

Hac 78:
Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).
Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)'ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur'ân-ı Kerim'de de), resûl size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin, zekâtı verin, Allah'a sarılın. O, sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcı.

Al-i İmran 95:
Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: "Allahû Teâla doğruyu söyledi. Öyle ise hanif olarak Hz. İbrâhim'in dinine tâbi olun. Ve o, müşriklerden olmadı."

Yusuf 38:
Vetteba’tu millete âbâî ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe), mâ kâne lenâ en nuşrike billâhi min şey(şey’in), zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne).
Ve ben, atalarım İbrâhîm (A.S), İshak (A.S) ve Yâkub (A.S)'ın dînine tâbî oldum. Bizim, Allah'a bir şey ile şirk koşmamız olamaz. İşte bu, Allah'ın bize ve insanlara fazlındandır. Fakat insanların çoğu, şükretmezler.


En baş dönemlerde herkes herkesin dilini anlıyordu
(Türk lehçelerini anlamamız gibi. Azeriyle Türkmen ile rahatça konuşursunuz)

2. Daha sonra kimse kimseyi anlamaz oldu.
a) Bir kısmı "BİLMEDİĞİ ÜÇ HARFİ",
b) Diğer kısmı da türetmeyi unuttu.

Böylece diller ayrıldı.

Bir arada yaşasalardı
Sami(Sara) Hami (Hacer) ve Yafesi (İbrahim) için sorun yoktu
ama sonradan gelenler İBRAHİM MİLLETİ adını alıyor.

Ayetlerde "Milleti İbrahim ve Hanifa" diye geçiyor
(yanlış olarak tevhid dini veya putperest olmayış diye çeviriyorlar)

Bu bir ırk değil
"ÇEŞİTLİ IRKLARDAN" oluşmuş BİR M İ L E T anlamında

Danimarkalı, türk, Zenci Mehmet Ali, Çinli Tungwan(Döngen) müslümanı Chiuzwung falan, hepimiz bir koşulla tek milletiz

O koşul da şu:
Müslümanlar ayrı ayrı milletler (Kavimlerdir)
ama HANİFLER tek bir İBRAHİM MİLLETİ'dir.
IRK faktörü yoktur. Renk, dil vb. hiç biri yoktur.
Bu yine de milliyetçilik yoktur anlamına gelmiyor.
Eğer İslamcılık Arapçılık, Arabilik, Mollacılık, Talibancılık ve Vahhabicilik varsa
EVET MİLLİYETÇİ OLUN VE MİLLİYETİNİZİ İFTİHARLA SEVİN ve taşıyın.

Ne mutlu Türküm diyene!
Çünkü İslamcılar sizi zorluyorlar.

Ama bu söylediklerim kuru müslümanlar içindi.
Kuru müslümanının olduğu yerde hakikaten MİLLİYETÇİ olun.
Onlar çoktan Arapçı falan olmuşlardır çünkü...
Fakat, lakin, ancak, zira, çünkü, ne var ki...
EĞER HANİF DENEN nesli tükenmiş bir dinden iseniz.
Türk, Belçikalı, Fransız, Valon, Flaman farketmiyor.
Yerine Allah'ın milleti İBRAHİM MİLLETİ geliyor.

HANİF olduğunuz anda artık siz Müslüman değilsiniz.
HANİF MÜSLÜMANSINIZ.
SİZ İBRAHİM'İN MİLLETİNDENSİNİZ.
İnanmayan Kur'an'da,
"Milletiy İbrahiyme" biçiminde yazılan ayetleri araştırıp görsün ve göstersin"

Allah bizi KAVİM kavim yarattı ki bilişelim diye.

Bu ayetin karşılığı şu: Hanifler MÜSTESNA.
Haniflerden KAVİM değil "M İ LL E T” DOĞAR.
12'li düzine ve dünya düzeninde
siz kaç millet olacağımızı sanıyordunuz ki
12 Dosen düzeninde?

Kromozomlarımız bir ama,
kromozomlar bile dört çekirdek asidi
(A,G,C,T bazları)
onlar bile türlü atomlardan oluşmuş
(C,H,O,N)

Evet kromozom bir ama
MİLLET vasfı
Aynı Adem ve Havva'dan gelmekten geçiyor.
Türler, sonra ırklar vb.

Diller de öyle
Diyalektler şiveler (ağızlar)
Bütün bunlar bilişmenin bir yolu ama asıl olan şudur ki,
BİZ ADEM-HAVVA milletinden idik.

KAVİM denen şey o zaman bu ailenin çocuklarının her birinin adıydı.
Kardeşlerin kimi millet (Sevişen)
kimi de (Habil Kabil olayı) katil-maktul
yani KAVİM biçimindeydi.
Millet başka Kavim başka

Dikkat ediniz
Yahudilerin tarihçileri hep "KAVİM" der.
Yani kendilerini özel bir yere getirir ve TEK MİLLET olarak görürler.
Ama başka milletler ile harb ettiğinde onlara
Kavim GOYİM=İbranicesi derler
bilmem anlatabildim mi?

Şu masonların sembollerindeki ünlü G harfi
Koyim=Kavim
(Evcil Hayvan anlamında da)

BİZ İBRAHİM MİLLETİYİZ.
Goyim ve KAVİM değiliz.
Sadece müslüman olsaydık eyvallah
AMA biz HHH AAA NNN İİİ FFF 'iz.
Bizim kavmimiz yok.
BİZ MİLLETİ İBRAHİMİ HANİFA'yız.

Milletin Milliyetçisiyim ben.
Kavmin, ırkın, kavmiyetçiliğin, faşisti değilim ben...
Ama kim bana ARAPÇILIĞI, MOLLA FARSÇILIĞI
ya da ARİAN Peştuculuğu getirip dayatırsa
BEN ALLAH'IMA KADAR TÜRK MİLLİYETÇİSİYİM

İbrahim'in milleti kesinlikle şu yahudi ve araplar değil.
İbrahim onlardan nefret ediyor.
Yahudileri lanetliyor,
Arapları ise (Tevbe-97 ve Hucurat 14'ü hatırlayınız)
Tevbe ve hucurat ne diyordu?

Tevbe 97:
El a'râbu eşeddu kufren ve nifâkan ve ecderu ellâ ya'lemû hudûdemâ enzelallâhu alâ resûlih(resûlihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

"Araplar kafirdir, münafıktır, imanları kalbine inmemiştir.
Onlar ARAPÇAYI bile bilmezler”

Hucurat 14:
Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler.
(Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz).
Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi.
Ve eğer Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.”

Evet ve bugüne kadar tevbe eden bir tek arap görmedim dersem
Allah'a ve kullarına haksızlık yapmış olmam.

İbrahim ile ilgili ayet ne diyordu:
"İbrahim ne Yahudi ne Hristiyandı. Babalarıydı ve Hanif idi"

Araplar ve Yahudiler
(Yani iki çocuğunun uzantıları)
İbrahim'i pay edemediler.

Biri ibrani ibrahim dedi,
diğeri de Nasrani=Hristiyan İbrahim dedi.
İki kitapları da ayrı ayrı bu iki iddiaya yer verdi.

Ama Kur'an inince yukarıda sunduğum
"İbrahim NE Y A H U D İ ne de H R İ S T İ Y A N idi"

Bakara 135:
Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
Ve dediler ki: “Yahudi veya hristiyan olun ki; hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır. İbrâhîm'in milleti haniftir. Ve o, müşriklerden olmadı.

Al-i İmran 67:
Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
Hz. İbrâhîm, yahudi veya nasrani olmadı. Fakat hanif, (Allah'a teslim olmuş) bir müslümandı. Ve o müşriklerden olmadı.

Açın bakın,
Tevrat diyor ki "İbrahim Yahudi" idi.
İncil "Hayır Hristiyan" idi diyor.

Allah ise buyuruyor:
"Saçmalamayın, İbrahim zaten İSMAİL ve İSRAİL oğullarının babası. Onlara kanını, ırki özelliklerini veriyor. O velinimet ve Kavminin herşeyiydi, Kurucusu, banisiydi..."

Nasıl olur da "KURUCU babaya siz Sen Yahudisin ya da Hristiyansın" denir ki?

Birde dikkat lütfen,
öznelerimiz hep BİZ idi,
çünkü Hanif atbaşı-yarışmadan-yardımlaşarak bir rally gibi paylaşarak gider...

Hanifler zaten ÖNE geçmişlerdir.
(Mukarrebun öne geçmek demektir)
Hanifler arasında ASLA daha da öne geçeceğim savaşı yoktur.

Benim bilgim sizindir.
Kazancım da sizindir.
Hans Aiberg de sizindir...

Doğru hedefi gösterirken
"Önde" değil, en gerideyim,
orayı işaret ediyorum ve
"Ta orada mukarebun hedefte buluşalım"

Uzak bir hedef gösterirken
en önünüzde değil en gerinizdeyim.

Bir hanif tüm hanifler adına rahatlıkla "BİZİM dinimiz de BİZE" diyebilir, Allah ruhsat vermiştir. Ama bir Hanif Müslümanlar adına bunu söyleyemez. Herkesin dini kendinedir...

Bizler İBRAHİM'İN MİLLETİYİZ.
Yani HANİF Müslümanlarız.

Diyorum ya bize tek iman,
tek İslamiyet tek selam yetmiyor.
Çifte iman, Hanif+Müslüman,
Selam ve selam (Barış) demek yakışıyor.
Bize ölüp de mezara uzanmak yakışmıyor.
Bize ŞEHİDLİK diriliği yakışır.

BİZLER Muhammed Ümmetinin bir eriyiz. Ama...
Bizler İBRAHİM MİLLETİ'nin şehidleriyiz...

Ayetlerde de İbrahim'in dini olarak lanse edilen hanifliği
iyice idrak edebilmemiz için
Hz. İbrahim'in yaşamını da incelememiz gerekiyor.

Halilullah / Halilurrahman İbrahim As.:

Ayetler, "Allah, İbrahim'i yegane dost edindi / Ona, Makam-ı İbrahim'i tahsis edip, kendisine biricik komşu yaptı" demektedir.

Hazreti İbrahim vefat etmiştir.
Üçler'in Sacayağı'nın biri ve Hanifliğin kurucusudur.
Allah'ımızın tek dostudur.
İbrahim As., Allah katından rahmet almıştır (ilim değil)

Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment