20100109

ADEM&HAVVA / İSTEYEREK/İSTEMEYEREK

Bizi sevmese de biz onları severiz?
Severiz de nereye kadar?
"Kininizle geberin" ayet emrine kadar.
 
Üç nedeni var:
 
1.FETEKNA:
Ayetlere göre, (Fussilet 11 gibi) Yer ve gök bitişik iken Allah onları üçe ayırdı.
 
(Fetekna: Evren bir tek hidrojen bulutu ve yüksüz (0)iken, ayrıldı: Arz=Ayak basılan yer, madde, ve fermionlar ile ışıyan fotonlar Semavat=Gökler yani ayak basılamayan her yer, enerji ve bozonlar yani ışımayan kuvvetleri taşıyan zımni, gizli batıni, virtüel foton, bozon, gluon, graviton vb.)
 
Ayrıca bir de "Yer ve gök arasındakiler" yani nötrinolar, (Şeytanı oluşturan yüksüz esiri bir karanlık enerji) ışımayan ama vesvese veren bir karanlık madde, fotino'lar... Bu sonuncu zayıf akımın Kur'an'daki adı "Vesvasil Hannas"dır, "İster Cinlerden ister insanlardan olabilen vesvese veren kaynak"tır.
 
2.BİR ARAYA GELİN:
Bu ayet de, önce ayrılan, yani (+), (-) ve (0) yüklü olan Gökler (kunnes=Tekvir 16) Yer (Hunnes=Tekvir16) ile arasındakiler (Hannas= 114.sure) olarak yerlerini alınca, Yaratanımız, "İSTEYEREK YA DA İSTEMEYEREK BİR ARAYA GELİN" AYETİNİ BUYURDU.
 
Zıt kutuplar birbirini çektiği ve aynı kutuplar birbirini ittiği için bu emir ayet devamında olduğu gibi "YARABBİ BİZ İSTEYEREK BİR ARAYA GELDİK" dediler.
 
Örneğin çekirdeğin temel yapı taşları olan ve yükleri aynı olduğu için birbirini itmesi gereken quarkları bir arada tutan, yani birbirlerini itmelerini önleyen bir renk dinamiği mekanizması var. Bu sayede quarklar "İsteyerek bir araya gelirler" ve atomaltı parçacıkları oluştururlar.
 
Elektro kuvvet (ölçülür, bellidir.) ile Magnetik kuvvet (Bir sırdır, tünel ağzındaki etkisini hissederiz, aslında TAKYON girişimidir ve bu evrene ait değildir.) quantum tünel süreci (Karadeliklerdeki gibi) içinde, biri diğerine dik alan kuşatmasıyla "İsteyerek bir araya gelmişlerdir"
 
Elektronlar da öyle aynı yörüngede bulunamazlarken, onların zıt spinleri (dönüleri) mekanizması, onları "İsteyerek bir araya getirir" (Dışarlama ilkesi)
 
Elektromagnetik Doğa kuvveti sayesinde +proton ile –elektron atomları oluşturdu ve bir gök ile yer koalisyonu gerçekleşti. Galaksiler YER, uzay GÖK oldu, Galaksiler yıldızları ve bunlara bağlı gezegenleri oluşturdular. Güneş sistemleri de "İsteyerek bir araya geldik" dediler.
 
İlk canlılar çıktı. Hücreler (Mitoz, amitoz. miyoz) bölünmek için "Kutuplaştılar" ikiye bölünüp ayrıldılar. Tek eşeylilerde Erkek ve dişinin bir tek spiralden oluşmuş DNA'ları ana rahminde "İsteyerek bir araya geldiler"
 
Ben böyle doğdum, gözümü açtım ki, benim gibi milyarlarca "Ben" var. Sosyal toplum olarak bir araya gelmek zorunda olduğumuzu anladım.
 
Rabbimiz bize de "İsteyerek ya da istemeyerek bir araya gelin" buyurdu.
 
İsteyerek bir araya gelenler sevgiyi, barışı, uyumu, paylaşmayı, birlenmeyi, olumluluk ve ılımlılığı, alçak gönüllülüğü ve hoşgörüyü:
 
Ve istemeden bir araya gelenler Nefreti, kini, öfke ve savaşı, saldırganlığı, uyumsuzluğu, kendi çıkarlarını ayrılığı, bölünmeyi ve bölmeyi, muhalefeti, agresifliği, kibiri ve horgörüyü ürettiler.
 
Bu ayrılık ilk iki kardeşten bile çıktı: Adem'in oğlu Habil adı üzerinde "Sevgili Kardeş" idi. Hoşgörülüydü. Diğeri Kaabil ise adı üzerinde "Kalleş kardeşti" horgörülüydü, horror peşindeydi. Kardeşlik ve kalleşlik!... "İstemeyerek bir araya gelmenin" sonucuydu. Aynı ata-anadan aynı ailede yer alıyorlardı çünkü...
 
Ali İmran 102: "Ey inananlar, Allah'tan korkarak sadece MÜSLİM (Barışçılar) olarak son nefesinizi verin." buyuruyor,
 
Müslüman olarak ölmek "Ortak paydadır"
Yani "İsteyerek veya istemeyerek bir araya gelenlerin" ortak paydasıdır bu, çünkü MÜSLÜMANIZ! Ama ben Hanif'im, sen Hadisçisin, o (Gonca Kuriş'i işkenceyle öldüren) Hizbullahçı, Edip Yüksel Kur'an'ın iki ayetini inkar ederek, o iki ayetteki peygamber yerine kendini koymuş durumda ve Müslüman... Onun havarisi Barış da "Allah ve melekleri şahidimdir sen bir yalancısın" diyecek kadar Müslüman. Müslümanlığın bir Yezidi Mezhebi var, "Namazlarında Hz. Ali ve çocuklarına küfür" etmek zorundalar. Müslümanlığın bir Dürzi'lik mezhebi var: "Allah yanında şeytan'a yani ikisine tapıyorlar.
 
Ortak paydamız bakınız aynı:
Hepimiz müslümanız!
Bunda bir adaletsizlik yok mu?
 
Hemen izleyen 103.ayet devam ediyor: "Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın (HANİFLİK) tefrikalara (Yukarıda saydığım mezheblere, alt mezheblere, tarikatlara ve bunların liderlerinin ipine yapışmayın.) parçalanmayın. Ve Allah'ın size olan nimetlerini aklınızda tutun. Hani siz birbirinize düşman (KALLEŞ) kişiler iken, O (Allah) gönüllerinizi SEVGİYLE birleştirmişti ve O'nun bu nimeti sayesinde KARDEŞLER olmuştunuz. Yoksa siz tam bir ateş uçurumunun kenarından düşecekken, sizi o (Allah'ın ipi) kurtarmıştı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız."
 
Ben Barış, Sevgi ve Kardeşlik nimetlerini benimsedim. Habil kadar KARDEŞ'im ama birileri var ki Kaabil kadar KALLEŞ, buna rağmen "İsteyerek ve istemeyerek bir araya geldik."
 
Ali İmran 104 bunun için sizin Müslüman ortak paydası üzerine ayrılmanızı istiyor. O payda ki, 101 ve 110. 107 ve 108. ayetlerde anlatılan Resulullah ve ilk müslümanlardı. Örnek alınacak olanlar o kamp!
 
Onları kılavuz edinerek, AYRILMANIZ gerekiyor. Önceki ayette geçen HAKKA ise Hakka, doğruya ayrılmanızı öneriyor. Nasıl ki, biz 110 ikinci yarısından 112 sonuna kadar lanetlenen batılı atalarımızdan ayrılıp, 113-115 sonuna kadar olan anlatılan gizli müslümanlar olduysak, HAKAA ayrılmamız gerekiyor birlikte elele, Sevgi ve barış ile sadece Allah'ın ipine tutunarak ve Hanif dini Allah'a has kılarak...
 
Mezhebe bölünmüş olanlar ise
105, 106, 116, 117, 118, 119, 120. ayet sonuna kadar adreslenmişlerdir.
 
118. ayet
"Ey inananlar, kendinizden (110,104 ve 114 Haniflere hitap ediliyor) başkalarını (105, 106, 116, 117 'ler kastediliyor.) dost ve sırdaş edinmeyiniz. Çünkü ötekiler size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, sürekli sıkıntıya düşmenizi beklerler. KİN VE DÜŞMANLIKLARI AĞIZLARINDAN TAŞMAKTADIR. İçlerinde gizledikleri (Kin ve düşmanlık) çok daha büyüktür. Düşünürseniz, size biz ayetlerimizi (İhmal etmemek için) açıklıyoruz."
 
Ali İmran 119-120.ayetler bizi uyarıyor:
 
"Sizler (101 ve 110. 107_ 108, 104 ve 114) öyle kimselersiniz ki, ONLARI (105, 106, 116, 117, 118, 119, 120'leri bile) SEVERSİNİZ. HALBUKİ ONLAR SİZİ HİÇ SEVMEZLER. Siz kitapların hepsine inanırsınız, (Onların kitabı olan Hadislere bile) onlar ise buluştuklarında (Zaten biz Kur'an'a da) "inandık" derler. Ama başbaşa kaldıklarında da kinlerinden dolayı tırnaklarını kemirirler. (Tırnak kemirmek, bir akıl hastalığı arazıdır, en azından yoğun stresler yaşayanların alışkanlığıdır. Edip Yüksel bunu hep yapıyor. TV kayıtlarına bakınız.) Onlara deki. "KİNİNİZLE GEBERİN" Kuşkusuz Allah, kalplerinin içindekileri HAKKIYLA bilmektedir. Size bir iyilik dokunsa bu onları tasalandırır. Başınıza bir musibet gelse buna ilk onlar sevinirler. Eğer sabrederseniz, (Yapmadıklarımızdan, düşüncelerimizden dolayı suçlanamayacağımız için, Allah'ımız kötülere eyleme geçirmeleri ve tutanak tutulması için bir süre tanımıştır ki, haram ve günah fiili oluşsun.) ve Allah'tan yeterince KORKARSANIZ, (Kulları içinde yalnızca Alimler Allah'tan korkarlar ayetine bakınız.) onların hileleri (entrika ve komplo teorileri) size asla dokunmaz. Çünkü Allah onların yapacağı her şeyi kuşatmıştır. (Ön izlenceye almıştır.) "
 
Ayetlerin toplu sonuçlarına baktığınızda bizim ortak paydamızın "Müslümanlık=Barış" olmasına rağmen, bunu Doğu-Batı ve orta merkezde çok az kimsenin benimsediğini, bunların Barış yanında, Sevgi, hoşgörü ve Kardeşliğe endekslendiğini göreceksiniz.
 
Bunlar iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan öyle bir koalisyondur ki, onlar isteyerek bir araya gelmekten öte, istemeyerek bir araya gelenleri de SEVMEKTE ve hiç sevilmemekte, hep abese-hümeze-lümese ile karşılığında SEVİLMEMEKTEDİRLER.
 
Hep dolap, dalavere, desise peşindedirler. Görmektedirler. Onları sevginiz nedeniyle, hepimiz müslümanız diye yanlışlıkla sırdaş edinmeyiniz, Onlar size riya ve münafıklık yapacaklardır, dost görüneceklerdir. Ama bakınız hep sizi iğneliyorlar, timsah gözyaşları döküyorlar, arkanızdan çekiştirip, sizi hicvediyorlar ve ironi ile dalga geçiyorlar.
 
Dikkat ederseniz, kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Nereye kadar? Onların kalplerindeki kötülükleri tükenmeyecek kadar sonsuzdur, Bununla başa çıkmak, her gün yeni bir saldırı beklemek yerine kişisel bir cihat (Özsavunma, nefsi müdafaa) gereği, "KİNİNİZLE GEBERİN" diyerek sınayın, göreceksiniz ki, onlar, başınıza gelen her üzüntüye sevinecekler, her sevince de üzülecekler!
 
Öyle de kalmayacaklar, "Bugün nasıl yeni bir düşmanlık tezgahlarım?" diye size kumpas kuracaklar. "Kuşkusuz Allah bu eylemlerin oluşup günaha dönüşmesi için onlara bir süre tanımıştır ki, suçları sabit olsun. Suçları sabit olana dek onlara sabredin, size dokunacak olan zararları Allah'ın ön kontrolüne tabidir."
 
İşte böyle, ortak payda müslümanlık (Barışçıllık) kendisiyle Barışık olmayan kimselerle bir arada bulunmamızı bir yere kadar zorunlu tutuyor. Sonra ayrılık yani "Kininizle geberin" demek "Onları sevmemize rağmen" ŞART oluyor.
 
Böylece bizimki Şerait, onların ki Şeriat olunca ayrılıklar da kaçınılmazlaşıyor. Bu yüzden Barış arkadaşımız'a verdiğim süre ve sabır bitti. Ona "Kininle öl" demek zorunda kaldım, gerçekten onu çok sevmeme rağmen...
 
İnsanlık tarihinin ilk KALLEŞİ olan Kaabil, kendini çok seven öz KARDEŞİ Habil'i öldürmedi mi? Yani Hans Ayberg de mi öldürülmeli Habil gibi?.. (Habil'in anlamı "HAB=Sevgi İL meleği" demektir. Kaabil =Kaen=Kalleşce öldüren katil, kardeş katili" demektir.)
 
Çoğunlukla "İstemeyerek bir araya gelmiş müslümanlar!" kimi de iki ara bir derede kalmışlar. Un-ufak olmuşuz, bölünmüş ve düşman kamplara ayrılmışız. Ama ulusal, sosyal çevre gereği aynı kentte, aynı mahallede, aynı cadde ve aynı apartmanda yaşıyoruz. Komşum oldukları için "Herkesi sevmek zorundayım" nereye kadar? "Kininizle geberin" diyene kadar...
 
3. ŞEYTAN BİLE BİR SÜRE CENNETTE KALDI, ama "KİNİNLE GEBER, DEFOL LANETLİ, İN AŞAĞI, KOVULDUN" diye ayetleriyle aşağılandı.
 
Gökler içinde (7 misli) bir tek birim yer=Arz olarak payımız var. (Bu yüzden, bilim adamları, görünen maddeyi 1 birim görünmeyeni ise 7 birim, yedi katı olarak Kur'an'dan habersiz olarak bile hesaplayabildiler. Çapına göre çevre oranı yaklaşık 22/7 oranıdır.)
 
Bir de yer ve gök ile arasındakiler kaldı. Onlar önce DİPOLE iki kutuba (İki doğu ve iki batı ayetleri) sonra QUADROPOLE=Dört kutuba (İki doğu ve iki batı) yönünde polarize oldular. (Rahman suresi) İki kutuptan biri, oryantasyonu, diğeri oksidental yönlenmeyi üstlendi.
 
Bundan birer çift daha ortaya çıktı:
HANNAS dörtgeni:
Doğru doğu ile Dogmatik doğu ve Batıl Batı ile Batıni batı!..
 
Böylece insan cin ve bunlardan şeytanlaşmış iki tip (Dogma ve Batıl Hannas'ları) ile anti satanist=Şeytan karşıtı, Hanif (Doğru doğu=Ali İmran 104 ve de Batıni=Saklı Müslüman batılı=114 grubu) de ayrılmış oldu.
 
"Minel cinneti ven nas=(Nas suresi, O şeytan ki, gerek cinlerden gerek, insanlardan oluşur) ayeti gereği, bu kategoride olanlar, yer ve gök ile ARASINDA KALANLARI oluşturdu. Cinlerden Şeytanlara örnek, Süleyaman as.ın cinleri olan İfritler (Euphrates=Fırat) dir. İnsanlardan şeytanlaşmışlara örnek vermeden önce, şeytanın işlerini bir gözden geçirelim:
 
Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment