20100108

HIZIR / DEHR

Işık hızı aşıldığında kesinsizlik ilkesi (İndeterminizm) Heisenberg'in belirsizlik ilkesinin p ve delta değişkenleri ışık hızıyla kısıtlı olduğundan dağılırlar. Elektronun r=2,7 değerindeki çapı r=0 yani intrinsic(soyut, imajiner) olur. Aynı anda elektronun hangi zamanda hangi hızda ve nerede olduğuna ilişkin belirsizlikler kalktığından, kesinlilik/belirlilik yani DETERMİNİZM ortaya çıkar.
 
Zaman ters çalıştığı için Yarın bizim dünümüz olup BİLİRİZ. (Determine oluruz) Ama ışık hızından küçük evren için ise Allah'ın evreni kontrol sırrı olan Kesinsizlik indeterminizm ilkesi gereği yarın ne olacağımız ĞAYB'dedir ve bilinmez. ĞAYB ise herşeyi bir bir yazan, sayan o YÜCE KADİR'i mutlakın (Kaderi ıtlak olarak belirleyen İSMİ ALA=EL EVVELİ'nın elindedir. Bakınız ALA suresi ilk ayet) Allah dilediğinin ömrünü kısaltır. (Kehf suresinde bir çocuğun Hızır tarafından öldürülmesi)
 
Kiminin ise ömrünü uzatır. (Kur'an'da DEHR=Hızır, İsa, Zülkarneyn, Lokman, Üzeyr, ayrıca Zülkifl=Hezekiel ile İdris=Enouch vb. Es geçiyorum çünkü ayrıntı  içinde ayrıntı konuyu dağıtır. Yeri gelirse ve buradan kovulmazsam, hepsine de sırayla yanıt verebilirim.) Amacım, beyin kanallarına bir ışık çakmaktan çok beynin tamamına BEYİN fırtınası oluşturmak. Bunlar WEB'de bulamayacağınız ilk ve tek yazılmış tez ötesi DOKTRİN niteliğindedir. Bunları tüm tevazumla söylüyorum, amacım Kur'an'ın SADECE VE SADECE ALİMLERE verdiği MİSALLERİ (Ankebut-43'e bakınız)
 
SİZE GÜNCELLEYEREK YÖNELTMEK, Kur'an'ın kendisi ise kıyamete kadar UPGRADE özelliklidir. Her çağın bilenleri 620'lerin Kur'anını kıyamete kadar UPDATE edeceklerdir. "Allah Nur'unu tamamlayacaktır" ayetinin ve "Ne zaman görseniz Allah bir yaratım üzerinedir" ayetleri tecelli edecektir.
 
 Gerek ARI dilini konuşan İbrahim'in ve Hami dilini konuşan eşi Hacer'in diliyle indirilmiş Kur'an'ın gerekse tüm Hind Avrupa dillerinin (Ari dilleri/Aryamana) kökeni olan sanskritçedir.

Kur'an "Arapça/Hamice" gramerinde ilahi dizayn edilmiş, kelime haznesi (üç harf kuralı) tamamen Ari dillerine ait olan bir kitaptır.

Orada sana pek aşina gelebilecek kelimeler var:
Mesela Tekvir suresindeki Hunnes ve Künnes gibi...
Bu kelimeleri Araplar Kur'andan öğrendiler. Daha doğrusu hiç öğrenemediler. (Hiçbir zaman bu iki kelimeyi konuşmuyorlar çünkü)

Hunnes Elence Khaos (Düzensizlik)
Künnes yine Elence Cosmos (Düzen) gibi...
(Yin-Yang sembolü)

Şimdi dikkat:

X(Kalın HI harfi) ve KEF (Q=ince Kappa harfi) birer ANAHTARDIR.

Qitap>>>Yazılmış olan hitab yani söz
Xitab>>>Hitab yani yazılmamış kitab

gibi

Carn>>>>Cornos, corn
Xarn>>> Hornos, horn
ikisi de boynuz ama farkları müthiş.
Yani kitap ve hitap gibi yakın ama çoook uzaklar.

KARN
ve
XARN

Birincisi zamanın akması. Bu ileriye akmayı anlatır.
İkincisi Zamanın durması, yani zamansızlık kaosu
Xronos (chronos) ikincisidir ve tanrısallaştırılmış mitos haline sokulmuştur.
Kur'an'da DEHR kelimesini de araştırırsan Chronos'u bulacaksın.
Bulunduğun zamana ASR deniyor.
İki zamanlı isen KARNEYN deniyor.
Tüm zamanları denetliyorsan DEHR deniyor.
 
 
DEHR denen bir zaman birimi var. CPT denen simetriler yasaları var. T=Zaman dört yollu. İleri giden, geri giden, Bir ileri bir geri giderek sürekli ossilasyon yapan zaman ve bir de DEHR yani dilediğin gibi kullanacağın master'ı olduğun bir zaman=DEHR var.
 
CPT simetrilerini iyi biliyor muyuz? Ben zaman zaman bahsediyorum ama bu CPT simetrik parite ve zaman çok katlı yollarını (t1, T2, T3 T4 ve To) bildiğinizi bilsem konuya girebilirim.
 
Şöyle bir örnek. Mekanda enine yolculuk yapmak. (Zaman enlemi) Mesela Mekke ile Kudüs iki kent normalde siz uzay'da yürür/araçla gidersiniz.
 
Bir de paranormali var: Siz durursunuz. Uzay yürür. Yani ayağınızın altındaki halı Mekke-Kudüs yönünde yürür. BUNA UZAY YÜRÜYÜMÜ denir.
 
Zaman da bir boyuttur. (V-1 kök içinde sanal bir boyut, Minkowski uzunluğu) Aynı zamanda Kozirev'in "ALAN=Zaman enlemi x zaman boylamından oluşmuş soyut iki uzunluğun oluşturduğu evren yüzeyi (km2/s2) Sarfatti-Eiberg postulatına göre ise bu üç boyutludur. (Zaman küresi) yani km küp / saniye küp.
 
O halde zaman da üç boyutlu fakat SANAL bir uzayın ta kendisidir. Bu uzayda öyle ya da böyle yürüyorsak ve/veya uzay bize yürüyorsa Aynı mantıkla zaman-küre içinde biz yürüyoruz ve/veya zaman bize yürüyor. Resulullah Mescidi Aksa'ya gitmedi. Mescidi Aksa ona YÜRÜDÜ.
 
DEHR denen bu üçüncü tip zamanda HIZIR özel bir yetkiye sahiptir. Zamanı bir ÇARK gibi düşünün, ya da Rulet masası gibi Top çevrede dönüyor ve istenilen numaraya/bölmeye düşüyor.
 
Hızır zamana DEHR (CPT-4) tipi giriyor. Yani zaman küresine veya çemberine TEĞET ama Zülkarneyn öyle değil: Daireyi kesen bir KİRİŞ gibi "İKİ ZAMANLI" yani biri ÖNCE diğeri SONRA olan İKİ ZAMAN=KARNEYN CPT-3 tipinde. Hızır gibi HER NOKTADAN değil TEĞET değil Sadece İKİ NOKTA=KİRİŞ'den giriyor.
 
Kiriş ise Kur'an'da SEDD diye geçiyor. Zülkarneyn seddi. CPT-2 impulsiftir. Osilasyoniktir. Elektrik akımı yani şebeke cereyanı gibi AC'dir bir ileri bir geri akar. Bu zaman türüne sadece NÖTRİNOLAR uyarlar. Evrende başka hiç bir parçacık daha buna uyamaz. Nötrinolar aranılıp da bulunmayan ESİR (Ether)in ta kendisidir. Tamamen hayalettirler. Zamanda bir ileri sonra düzgün biçimde bir de geri akarlar.
 
Nötrino ve antinötrinoların sanıldığı gibi zamanları birbirine ters akmaz, biri ileri diğeri geri gitmez. Her ikisi de BİR İLERİ-BİR GERİ akarlar. Düz gidene ANTİNÖTRİNO zamanda geri dönene de NÖTRİNO denmektedir. Yani zamanda ileri akan bir antinötrino, geriye çevrilen oku nedeniyle bu kez NÖTRİNO olur. Sonra yeniden Alternatif akım gibi yine zamanda ileri akar, sonra yine geri akar ve bu çok düzenlidir. Bu yüzden nötrinoların ünlü "ESİR" olma ihtimalini Louis de broglie %100 diye görmektedir.
 
Nötrinoları bir yerden daha tanıyoruz: Şeytan cinler gibi (eksi ve artı yüklü elektron ve pozitron olmayıp, yüksüz bir elektron GİBİ DAVRANDIĞINDAN, NÖTRİNO RÜZGARLARI OLARAK (BU BİLİMSEL İSMİDİR) TANINIR. Nötrinolar tamamen hayalettir, maddeyle hiç etkileşmezler. Dünyanın ya da uzayın boydan boya içinden geçerler ötesinden çıkarlar. Madde onlara saydam davranır.
Madde ile tek etkileşimleri ise şudur:
 
Nötrino rüzgarı=VESVESE. Şeytan zamanda bir ileri gidiyor yaşlanıyor (Antinötrino gibi) sonra öleceği yaşa geldiğinde düzenli olarak bu kez gelecekten geçmişe akıyor ve gençleşiyor. Şeytan kıyamete kadar ölümsüz kılınmıştır, çünkü insanoğlundan intikam istemiş ve kendisine böyle bir ALTERNATİF AKIM gibi giden bir zaman verilmiştir. Böylece şeytan iki uç arasında AC gibi gider-gelirken cinler ve insanlar ise DC (Direck Current, Doğru akım, redresörü) tipinde osilasyonsuz  zamanda hep ileri (veya hep geri) giderler.
  
Süper uzay denen üst uzayda (Wheeler-Feinberg-Sarfatti-Aiberg uzayı) oraya o tek gök'e çıkan Evrenin tüm yaradılışlarını TÜMDEN (Tümel, Globular, Olobal) ve Gerçel (Reel) olarak görür. Onu oradan alıp yeniden kurabilir ve kullanabilir. Bu uzayın sırrı da yine HIZIR'dadır.
 
İfritler Danseden kraliçe Belkıs'ın tahtını "Sen yerinden kalkmadan "getiririz dediler. Işık hızı dünyayı saniyede 7 buçuk kez dolaşır. (Filistin ve Sebe arasını ise daha kısa alır) Fakat Hızır başka bir şey önerdi.
 
> 38. Süleyman: "Ey cemaat! Bana teslim olmalarından önce, hanginiz o kraliçenin tahtını yanıma getirebilir?" dedi. 27/39. Cinlerden bir ifrit: "Sen yerinden kalmadan önce sana onu getiririm, buna karşı güvenilir bir güce sahibim" dedi
 
"Gözünüzü kırpmadan anında hazır ederim Sebe Melikesinin tahtını" dedi. Hızır iki tik-tak (En kısa zaman dilimi) arasını EBEDİ dondurdu.
 
> 40. Kitabın bilgisine sahip olan biri: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat nankörlük eden bilsin ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir" dedi.
 
Yani her şey "Tıp" oyunu oynar gibi BLOK evren halinde kaldı. İfrit AŞAĞI MİSAL alemini yani Geon teknolojisini kullanmayı önerirken; Hızır Yukarı MİSAL alemini yani her şeyin "BÜSTÜNÜN, BİÇİMİNİN HEYKEL GİBİ YER ALDIĞI" statik Sarfatti-Aiberg uzayına çıktı. (Ya da aynı anlamda uzay ona geldi.)
 
Danseden Kraliçe'nin tahtını orada TÜMDEN ve GERÇEL olarak HAZIR BULDU. Blok zamanda kaskatı olmuş uzaydan o tahtı getirdi. (Getirdi demek bile zaman alıyor.) Zamansız uzayda taht, insanlar gözlerini kırpmadan O R A D A beliriverdi.
 
Noel baba için ZAMAN (Dehr) şu: "ZAMAN Noel baba BOYUNCA yürüyor." Sanki Noel baba SABİT bir akrep/yelkovan. Dönen ibreler değil; SAAT sabit akrep/yelkovan çevresinde dönüyor. Böyle bir şeyi göz önünde canlandırabiliyor musunuz?
 
İşin tuhafı Resulullah'ın Mir'ac güzergahını bir kez kullanmasına karşılık, HIZIR dede, orayı gidiş geliş yolu yapmış durumda. Sahilde, kordon boyunda tur atarsınız ya, öyle bir şey.
 
O halde yeniden SÜPER UZAY'a gidelim. Orası AŞAĞI MİSAL ALEMİ. (Yani diğer adı) Niçin aşağı? Çünkü "Misaller İNDİRİLDİ" nereden ORADAN nereye AŞAĞIYA Ve şimdi Aşağısı olan bir şeyin YUKARISI da vardır. Yukarı misal alemi Burası nasıldır? İLKİNİN TERSİ dinamik değil STATİK. Herşey durağan. Neden durağan?
Çünkü süper uzayda=Aşağı misal aleminde IŞIK HIZI>>>>C esas idi. Ama yukarı misal aleminde ise SIFIR DERECE KELVİN esastır.
 
Zaman dahil HERŞEY DONMUŞTUR. Herşey bir heykel, bir büst halindedir. BLOK ZAMAN denen bir durumdadırlar. Orada ben varım=Sen varsın Ve donmuşsun. Yani Kehf suresindeki gibi "ONLARI GÖRSEN DEHŞET İÇİNDE ORADAN KAÇARDIN" ayeti uyarınca benim orada BÜSTÜM var. Senin ve herkesin. Ve donmuş haldesiniz. Yani statiksiniz. Dinamik hiçbir şey yok.
 
> Kristal olma ile aynı şey mi?
 
Evet kristalsiniz ya da QUANT değil GLOBULAR yani TÜMELSİNİZ. Quantlar sayısız parçacık. Ama orada siz TEK PARÇACIKSINIZ ve herşeyle birlikte tek parçacıksınız. O herşey RUH(+lar) gibi TEK PARÇA ama bilirsiniz ki şu heykel benimki, bu kıvamlı hologram da yediğim Karpuzunki ama BİRLEŞİKSİNİZ koparılamazsınız.
 
Elması parlattığınız pamuk ile elmas aynı sertlikte asla zarar veremezsiniz. Orada bir mektup vardır ama yırtamazsınız ya da değiştiremezsiniz. İşte HIZIR blok zamanda(Ed Dehr) herşeyi böyle görebiliyor.
 
Allah dilerse-ki hep diler- oradan TAHTI koparıp Süleyman'ın sarayına getirir montajlar ve blok zaman denen hyper uzay'dan DİNAMİK süper uzay'a hologram aktarılır. O da bizim evrene girer Taht dinamikleşir ve taht dinamikmiş görüntüsü alır.
 
İşin tuhafı yukarı diyoruz ama HYPER space yani AŞAĞIDA kalıyor. Yerin 70 cm. kadar aşağısında ZAMAN DONMUŞ, ısı sıfır yani enerjinin kendisi de buz tutmuş, buz tutulunca herşey DONMUŞ. Ama PARÇACIK olmadığından KARADELİK de olamıyorlar.
 
Orada parçacık yok, tümellik var. (Tümellik entegrasyon değildir, bileşenleri yoktur, parçacıklar yumağı ve kombinasyonu değildir) TÜMEL olan BİR TEK DİR ikinci bir parçası daha yoktur. Burasını anlatabildim mi?
 
Yukarı misal alemi (Hyper Space) pozisyonu şudur: E=m'dir.
 
Enerji donmuştur madde ise BİRTEK (Pan) biçem(Formatı) vardır. Madde ve enerji kuantlardan oluşur. Bunun nedeni c kare denen EK işlevdir. Ama C2 kalkınca E=m olur. Konu ağır geliyorsa, daha basite indirebilirim. ???
 
Eğer enerji (quantlar) biçiminde olsaydı karadelik halinde çökecekti. Ama enerji sıfır kelvin denen bölgede TEK KUANT (Bloz uzay-blok zaman)halindedir. PARÇACIK olmayınca elbette karadelik durumunda kıyamet göremiyor.
 
Yani oradaki biçim ve biçemler KALICI, ebedi, bakidir. Oysa bizler kuant halindeyiz ve YAŞLANIR, dezentegre olup çürürüz. Ölürüz. Bu konu da anlaşıldı mı? Konu ağır kaçmasın, sormak isteyen mutmain olana kadar sorabilir.
 
> elif noktaları kulli şey tane midir?
 
Külli şey'in
SONSUZ YÜZEYLİ
SONSUZ TANE zarın
SONSUZ KEZ ATILMASIDIR.
Elif noktası bunun BİR ÜSTÜNDEDİR.
Bunun da bir üstünde ELİF KEZ ELİF vardır.
Ve onun üzerinde de bunun +1'i olan VAHİD ve EHAD olan ALLAH vardır. Herşey ölür VAHİD olan kalır.
 
> İşte bunu aklım almıyor zaten sonsuz ihtimal + 1 çok büyük ve aklın sınırı. Zaten Allah'ımızın bize bahşettiği sınırda buraya kadar değil mi?
 
Şöyle düşün: Sen 1, 2, 3, .....sonsuz diye gitme.
Sonsuz ötesinden GERİYE say. (Countdown)
 
> (Y) Harikaa . çok iyi anladım ( tümden gelmek gibi mi? )
 
O zaman bizim ışık hızı (C) ile mutlak soğuk (sıfır derece Kelvin) arasında KISITLI sıkışmış, hapishane gibi bir yerde yaşadığımızı görürsün. İmkansızın ötesine geçerek MÜMKÜN olanı görürsün. Burada zor olan İMKANSIZIN ÖTESİNE geçmektir. Bunun diğer adını da biliyorsunuz: ????????
 
PARANORMAL
 
Ben normları, normaliteleri değil paranormları işleyerek zaten BİZLERİ SONSUZ ÖTESİNE GEÇİRMEDİM Mİ? İmkansızın ötesine (Tekillik singularity gibi) geçerek mümkün olanı(Normali) betimlemedik mi?
 
Vefk sistematiğinden öteye bir şey söyleyeceğim:
"ALLAH KENDİ SURETİNDE YARATTI İNSANI"
 
Yani bunun öteki adı WHOLE-GRAMM ya da KÜLLİ ŞEY'İN. İnsan faktörü ise Holy-Gram denen bir hologram formasyonu. Yani PAN-MATTER ya da METAMORPHUS denen hologramı kıvamlı biçimde dolgulama olayı senin sorunun yanıtıdır. Çok yüksek düzeyden sorduğun için konuyu ancak bu şekilde ÖZETİN ÖZETİ olarak tanımlıyorum.
 
> Hocam hemen bir soru : Kur'anı ve hikmeti indirdik diyen ayetler var, buradaki hikmet nedir?
 
FİZİK BİLİMİ. Tek yanıtı bu FİZİK BİLİMİ ve bu yasaların bir diğer adı da SÜNNETULLAH'tır. Yani fizik yasalarına HÜKMETME. Hakim-Hakem ve Hakk olan Allah'ın hüküm ve hikmetler topluluğuna SÜNNETULLAH diyoruz.
 
İbrahim ailesine verilen hikmetler:
Süleyman'a verilenler:
İfritleri teshir etme bilimi, biyosfer canlılarının tümüyle konuşma bilimi, Rüzgar ve yeli emrine verme bilimi,dalgıçlık bilimi.
Davut için
Zırh bilimi,
Yunus için
denizaltı tekniği vb. vakit kısıtlı olduğundan saymakla bitiremeyiz.
 
HEPSİ FİZİKTİR. Hikmet daha önce de verildi. Mesela Nuh(a transatlantik-tersane bilimi) Tennur (Reaktör) bilimi vb. İlmi Hikmet'e bakarsanız sözlükteki karşılığı PHYSİC diye yazar physics ya da... Peri masalları olan HADİSLERLE ne ilgisi var parafizik ve fiziğin!
 
Hızır diyor ki: "Belkıs'ın tahtını EN ERKEN ben getiririm!
 
Doğrudur: Çünkü ifrit bir saniyede 300 bin km hız yapabilir en fazla. Hızır'ın ise DEHR'i vardır yani ifritin 1080 saniyede aldığı yolu DEHR zamanda bir tek AN'da lahzada alıyor. Şöyle diyelim: İfrit Tahtı getirene kadar Hızır 1080 kez ya da 1080 taht getirir. Burasını anlatabildim mi?????
 
İşte Hızır Blok zamanda Yani Dabbet ül Dehr olmuş. İyi de madem bir nesneye, bir tek yaprağa bile dokunamıyor ve değiştiremiyorsak Hızır Tahtı nasıl kopardı ve nakletti? İki aşamalı bir soru bu.
 
Önce basiti: Nasıl nakletti? Uzay yürüyümü ile. Yani 70 cm yukarı çıkarsanız UZAY size gelir. O halde Hızır Tahtı UZAY YÜRÜYÜMÜ ile nakletti. Oysa İfrit Sebe ülkesine gidecekti, Tersine Hızır, Sebeyi kendine getirdi.
 
Şimdi asıl soru şu: İyi de bunu nasıl koparacağız? Yani taht ve KÜLLİ ŞEY bir bütün ve dolayısıyla parça yok. Koparılmaz, herşey TOPLUCA alınabilir ancak. Pekiyi Hızır Tahtı nasıl kopardı?
  
Süper uzay denen üst uzayda (Wheeler-Feinberg-Sarfatti-Aiberg uzayı), oraya o “tek gök”e çıkan, evrenin tüm yaratılışlarını, TÜMDEN (Tümel, Globular, Olobal) ve Gerçel (Reel) olarak görür. Onu oradan alıp yeniden kurabilir ve kullanabilir. Bu uzayın sırrı da yine HIZIR'dadır. İfritler “Danseden Kraliçe” Belkıs'ın tahtını "Sen yerinden kalkmadan" getiririz dediler. Işık hızı dünyayı saniyede 7 buçuk kez dolaşır. Filistin ve Sebe arasını ise daha kısa alır.
 
Fakat Hızır başka bir şey önerdi: "Gözünüzü kırpmadan anında hazır ederim Sebe Melikesinin tahtını" dedi. Hızır iki tik-tak (En kısa zaman dilimi) arasını EBEDİ dondurdu. Yani her şey "Tıp" oyunu oynar gibi BLOK evren halinde kaldı. İfrit AŞAĞI MİSAL alemini yani Geon teknolojisini kullanmayı önerirken; Hızır Yukarı MİSAL alemini yani herşeyin "BÜSTÜNÜN, BİÇİMİNİN HEYKEL GİBİ YER ALDIĞI" statik Sarfatti-Aiberg uzayına çıktı (Ya da aynı anlamda uzay ona geldi). Danseden Kraliçe'nin tahtını orada TÜMDEN ve GERÇEL olarak HAZIR BULDU. Blok zamanda kaskatı olmuş uzaydan o tahtı getirdi (getirdi demek bile zaman alıyor). Zamansız uzayda taht, insanlar gözlerini kırpmadan ORADA beliriverdi.
 
İfritlerin zamanı, "Zemherir" denen mutlak soğuk içinde ENGELLENMEKTEDİR. Ama Hızır böyle değildir. Hiçbir doğa olayı onu yavaşlatmaz. Ayetin devamını yazarsanız, Hızır'ın D E H R denen zamanının asla yavaşlamayacağını ve ifritlerden de hızlı olduğunu göreceksiniz. Neml 40 lütfen;

<> 27/40. Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman), onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani’dir (hiç bir şeye ve kimseye ihtiyaç duymayandır).
 
Hızır'ın, onu oraya nasıl getirdiğinin mekanizmasını açıklayacağım.
 
Aslında ALLAH katında herşey ÖKLİD (Eukleides) uzayıdır. Bir zemin vardır (enxboy veya xy metrekare), bir de buna dik gelen bir YÜKSEKLİK boyutu (Z, Hu, Sultan güç vb) vardır. O katta evren KUTU gibi düzdür. Verilen bir noktadan, bir tek PARALEL çizilmektedir.

Bunun kanıtları çoktur:

Örneğin ARŞ. (Bunun çizimini Cifir çizimlerimde vermiştim.)
Örneğin Kürsi (Kürsü); tam anlamıyla bir KÜRSÜ biçimindedir. Üstünde xy'den oluşan LEVHİ MAHFUZ vardır. Ama kendisi MASA gibidir. (Z yükseklik boyutu vardır.)

Demek ki xyz üçlüsü şu iki ana öğeye ayrılıyor:

1. xy olan ZEMİN/Mahşer meydanı veya Aktarıssemavat
2. Z olan DİKME (Sultangüç).
 
Z => Hu/hüve boyutunu incelemiştik (indillahi). xy olan MEYDAN/Ayna yüzeyi misallerini de incelemiştik. Bu ikincisinde ikiboyutlu, fakat YUFKA biçiminde bir zemin vardır, dairedir. Dairelerin biliyorsunuz, illa ki ÇAPI (ya da yarıçapları) olur. Ama x ve y'yi ayrıca İKİ KATMAN temsil eder. Alttaki katman (Esfeli safilin>>>Aşağıların en aşağısı), ARZ- altı/derinliği anlamında- DABBE denen bölgedir. Buraya MAHŞERİN toplu MEZARI da diyebilirsiniz. Tüm canlılar yeniden ORADAN yaratılacaktır. Sanki burası bir yeniden diriliş çiftliğidir. Bu mezar kalınlığındaki DABBET ARZ'ının hemen üstünde MAHŞER MEYDANI yer almaktadır. Bunun da bir iki metre yukarısında TARIK SEMASI yer alır.

Ama bu sahte kalınlıklara rağmen, derinlikler, Z => 3. boyut değildir, yükseklikler değildir. Orası aktarıssemavat'tır. Gerçek yükseklik (Rahman-33), yani Öklidyen Z boyutu (Sultan güç), YUKARIDADIR. "Enerji (cin) ve maddi (insan vb) tüm canlılar, bu AYNAYA hapsolmuş görüntülerdir ve görüntüler aynadan çıkamıyorlar," demiştim. Çıkmaları için SULTAN güç gerekiyordu -hatırlarsanız-. O da ÖKLİD uzayın DİKMESİDİR.

Arş, Kürsi, Levh, Sidre, Cennetler vb, hep bir YÜZEY katmanlarıdır. Üsüste geldiğinde yükseklik boyutu ortaya çıkmaktadır. Fakat, xy olan MAHŞER MEYDANI'na, ÜFFÜN gereği "üflendiğinde", bir BALON EVREN olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu evrenin Riemann ve Lobatçevski (Kısaca Gauss uzayı) olduğunu biliyoruz. Balonun havası söndürüldüğünde ne olur? Yeniden yer (Arz) ve Gök (Sema) BİTİŞİRLER >>>>>> MAHŞER MEYDANI olur.

Ayetler diyor ki: "Gök ve yer bitişikti onları biz ayırdık, görmüyorlar mı?" (Fetekna >>> Tarık ve Dabbet arasının, ŞİŞEN EVREN dolgusuyla (uzay-zaman dört boyutlusuyla) doldurulması demektir.)
 
İfrit diyor ki: “Siz daha yerinizden doğrulmadan ben Sebe melikesinin tahtını getiririm.” İfrit zamanda İLERİ giderek bunu yapabilir, hızlıdır, ama zaman oku İLERİDİR. Oysa Hızır, zaman okunu tersine çevirebiliyor (DEHR budur), hem de istediği kadar. Mesela bunu söyleyen İfrit daha DOĞMAMIŞKEN onun gerisine gidebilir.
 
İfritler (ephrates/fırat cinleri) en yavaş giden cin topluluğudur. Bu yüzden boyları anormal uzun (devasa) görünür. Çünkü hareket doğrultusunda hızlanıldığında cisimler relativite gereği boyları kısalır.
  
HIZIR DEHR denen ALLAH takvimi diyebileceğimiz bir ZAMANIN efendisidir. CPT simetrilerinde bu T (time)harfiyle anlatılır. T bir çok şekilde vardır.
 
Bildiğimiz ileri zaman, tersine giden zaman, bir ileri bir geri giden (Osilasyonik şeytan zamanı) KİRİŞTEKİ zaman (Yecüc Mecüc takvimi) Teğetteki zaman (Kiramen katibin ile BİRLİKTESİNİZ, Ruhun=Bilincin ile iç-içesin. Sen DIŞ uzay zamanda dört boyutludasın, onlar ise 7 boyutta/tünel içinde enfusi zamandadır.)
 
Kiriş teğet zaman ötesinde bir de ÇAP uzayı vardır (Dördüncü saklı boyut, yani iki boyutlu evren yüzeyinin içinde ÇAP olarak kalan saklı üçüncü düzlem zamanı) ve bunların üzerinde D E H R denen bir ALLAH zamanı...
 
Hızır bu ZAMANIN EFENDİSİDİR.
 
Ne bizim gibi zamanda ileri ya da geri ne şeytan gibi bir ileri bir geri gitmez.
BLOK ZAMANDA HERŞEYİ DENETLER, HER ZAMAN DİLİMİ ONUN EMRİNE
VERİLMİŞTİR.
  
Zaman impulsları arasında HYPER uzayın (Yukarı misal alemi) içinde bizlerin Ashabı KEHF gibi donakaldığını, kıpırdayamadığını ve orada varlıkların DURAĞAN heykel veya büstleri olduğunu burada quantum fiziği olmadığını, evrenin bir blok BÜTÜN olarak TEK parça olduğunu görüyoruz.Yani bir yerde ben sen o , masa, sandalye, uçankuş ve rüzgar TEK BİR PARÇA olarak bitişik durmaktayız.
 
QUANTUM FİZİĞİ HyperSpace'de yoktur. Çünkü evren Hilbert uzayındaki gibi BİR TEK parçadır. (Sadece bizim evrenden söz ediyorum, bu dinamik melekleri vb. bağlamaz.) Böyle zamana D E H R deniyor(du hatırlayınız. Dehr ile ilgili AYET lütfen)

> 45/24 Dediler ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helak etmiyor." Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.
> 76/1 İnsan üzerinden, henüz anılan birşey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan?
 
Teşekkür ve arapçasıyla DEHR ayetini yazar mısınız ltf.
 
> 76/1. Hel eta alel'insani hyynüm mined dehri lem yekun şey'en mezkura.

(Dehr'e yemin ediliyor)
 
Yukarıdaki iki ayeti lütfen üç kez okuyun ve biraz tefekkür ediniz. Devam edeceğim.

> 1. Hel eta alel'insani hyynüm mined dehri lem yekun şey'en mezkura.
dehri lem yekun şey'en mezkura.
dehri
D E H R
 
Dehr'e DÜNYADAN bir örnek:
İfritler diyor ki : "Kraliçe (Belkıs)nin tahtını siz yerinizden doğrulmadan getiririz....."
Ama onlar ZAMANI kullanmakla kısıtlılar. DEHR'i kullanacak bir KUL ne diyor? (Ayet lütfen)
 
> 27/40 Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce: bu rabbımın fazlından, dedi: beni imtihan için ki şükür mü edeceğim? Yoksa küfran mı? Her kim şükr ederse sırf kendi lehine eder, her kim de küfranda bulunursa şübhe yok ki rabbım ganiydir kerîmdir.

27/40 DEHR>>>>>>Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar. Karşıtıdır.
 
> 45/24 Dediler ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helak etmiyor." Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.
 
İfrit'in pozisyonu bu. Ama DEHR'in sahibi olan KİŞİ blok zamana giriyor. Herkes o an orada ölü.(Donmuş durumdalar.) Dinamik uzaydan (Süper uzay=Aşağı misal alemi) TAHTI getiriyor. Evren bir PULS daha atarak GENİŞLEDİĞİNde taht orada hazır bulunmaktadır. Cinler ışık hızına yakın bir hızla gidişlerine güvenirken DEHR'in sahibi iki puls arasındaki BLOK ZAMANI kullanmıştır. (Gözkırpması bile bununu yanında milyar yıl kalır.)
 
Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce
Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce
Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce
 
Bunun için Hızır dedemize ilk baştan beri ZAMANIN EFENDİSİ diyordum.
(Lord of the Blocked time)
 
Şimdi DEHR'e girelim. Dediğim gibi herşey BİTİŞİK, arzdan itibaren ayaklarımız bitişik, bütün ayaklar bitişik, hava molekülleri bitişik. Quantum yok herşey tek parça. (kendisi blok/yekpare, monoblock bir bütün)
 
Bu DEHR bölgesine sadece zamanın efendisi ve İki zamanlılar girebiliyor. DEHR'in efendisi ile KARNEYN'lerin farkı çok büyük. Bir KARNEYN blokuzaya girer (Tarık nedeniyle) ama herşey adeta elmasın sertliğinin sonsuz katıdır. Yani bir güvercinin kanadından bir telek koparmak MÜMKÜN değildir, o BLOKTUR, bitişiktir, tek bir şeydir. Artık külli şey'in olmuştur ve ŞEY'ler (ve de quantlar) YOKTUR. Planck sabiti arkasındaki evrendir o.
 
Mesela sizlerden biri orada ÖLÜ-BLOKSUNUZ, size bir zarar vermek istiyorum. Mesela cebinizdeki bir şeyi almak istiyorum-habersizce-ama alamıyorum: Çünkü evrenin bütün enerjisi bile sizi bir mikron (mm'nin binde-biri) dahi oynatmaz. Kataleptik bir evrendir.

Size iki zamanlılar KARNEYN(ler) hiçbir şey yapamazlar. Kimse size dokunamaz ve siz korunmuşsunuzdur. KARN için durum bu. DEHR için ise (tek zaman CPT-ıv zamanı) Size zarar verilmesi mümkündür. Bunu yapacak kişi büyük bir ilim ve -burası çok önemli-ilmini kötüye kullanmayacak, size zarar vermeyecek bir R A H M E T sahibi oldurulmuştur. Hızır ile ilgili Kehf ve yukarıdaki ayetteki ilm ve rahmet sahibi ayetleri lütfen)

> 18/65 Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.
 
biz ona katımızdan bir rahmet vermiş
biz ona katımızdan bir rahmet vermiş
biz ona katımızdan bir rahmet vermiş
Bir de yukarıdaki ayet lütfen
 
>27/40 Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce: bu rabbımın fazlından, dedi: beni imtihan için ki şükür mü edeceğim? Yoksa küfran mı? Her kim şükr ederse sırf kendi lehine eder, her kim de küfranda bulunursa şübhe yok ki rabbım ganiydir kerîmdir
 
Burada ilim vasfı yazılmış ama RAHMET'ten söz edilmemiştir. Çünkü Kendine ait olmayan bir şeyi "HABERSİZCE ALMAKTADIR" Melike'nin tahtını.... Pekiyi kendini nasıl affettirdi?
 
Nasıl RAHMET sahibi oldu? Bunun da sırrı Süleyman'ın mektubunu yazmasında:
Mektubun ilk cümlesi HIZIR'a ait; kalanı ise Süleyman peygamberin dikte ettirdiği cümlelerdir.  (Süleyman'ın mektubu lütfen)
 
> Neml 30,31  "Mektup Süleyman'dan gelmiştir. O, "Bismillahirrahmânirrahîm" diye başlamakta ve içinde `Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin' denilmektedir."
 
Bismillahirrahmânirrahîm diye başlamaktadır
rahmânirrahîm
rahmânirrahîm
rahmânirrahîm
rahmânirrahîm
yani RAHMET! Bunu hissetiniz mi?
 
RAHMET özelliğini en baştan; İLİM özelliğini de daha sonra uyguluyor Hızır. Bu yüzden ona verilen RAHMET ve İLİM ayrı ayrı anılıyor ayetlerde... Rahmet ve ilim neden sadece ikisi YANYANA duruyor ve Misak elçisinin İLK İKİ VASFI oluyor. Anlaşılıyor değil mi? Rahmet'in tanımını yapmak için lütfen Tevbe suresi son ayeti yazar mısınız?
 
> 9/128 İçinizden size öyle bir elçi gelmiş bulunuyor ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, inananlara şefkatli, merhametlidir.
>9/ 129 Eğer aldırmazlarsa deki: bana Allah yetişir ondan başka ilâh yoktur, ben ona dayanmaktayım ve o, o büyük Arşın sahibidir

Bunun arapçası lütfen

> 128. Le kad caeküm rasulüm min enfüsiküm azızün aleyhi ma anittüm harısun aleyküm bil mü'minıne raufür rahıym
> 129. Fe in tevellev fe kul hasbiyallahü la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym

raufür rahıym
raufür rahıym
raufür rahıym
Er Ra'uf (raf, irtifa'dan anımsayınız) ve Er Rahiym (Merhamet'ten hatırlayınız)
 
Efendimiz ilim sıfatını almadı ama Rahmet sıfatını RAFRAF'a bindiğinde (Refref de deniyor, RAUF ile ilgili) aldı. (Refref ile ilgili veriler lütfen) (Burak ve Refref)
 
> 19/57. Ve rafa'nahü mekanen aliyya
> 19/57 Onu yüce bir mekana yükselttik.
 
(Ayet değil verilere bakınız: Burak bir binek hayvanı; Refref de minder diye geçiyor)
> 55/76Muttekiiyne ala rafrafin hudriv ve abkariyyin hisan
> 55/76Yeşil yastıklarda, emsalsiz döşekler üzerinde yatarlar yan.
 
Evet biri bu
rafrafin
(Efendimiz Miraç'a çıkarken İKİ araca binmiştir birisi Burağ ötekisi Refref)
 
Şimdi Refrefi anlatayım:
Aşağı (dinamik) ve Yukarı (statik) misal alemleri (yani Süper ve Hyper uzaylar) arasında bir BREAK vardır. (çatlak) Altta cisimler ve eşyalar her an oluşum ve aynı anda bozunum halindedirler ve yakalanamazlar. Yani quantum belirsizliği hakimdir.
 
Ama ikisi arasında (İki RAF) bir transfer mümkündür: Aşağıda biri (mesela ben) doğduğumdan ölümüme kadar bütün ANlarım üstüste bindiğinden resmim tanınmaz haldedir. Çünkü dinamik davranışlıdır. (Süper uzay-quantum köpüğü ve tünelleri)
 
DEHR şudur: oradaki bir CİSMİ tanımak ve yukarıya getirmek. (RAF RAF taşımak) DEHR seviyesindeki kişi aşağıdaki kıpır kıpır wormhole'ları (cornholes) oluşum hızlarını aşarak "Yavaşlatıp" görmüş olur. Yani hiçbirimizin görmediğini, göremeyeceğini, tek başına gören ZAMAN tanımına DEHR denmektedir.
 
TAHT oradan alınır (Burak) ve RAFRAF yukarıda betimlenir sonra bu statik taht yeniden aşağıya (burak) gider onu hemen İLGİLİ solucan deliği uzanır ve yutarak içinden geçirir ve ucundaki akdelikten hemen evrene (dünyaya, adrese) verir. Taht orada var olur.
 
Hz. Hızır’ın namaz kıldığını İŞİTTİM, ama görmedim. EHLİ KEHF 309 yıldır yatıyorlardı ve o çağda da namaz vardı. Uykudan önce ve uykudan sonra iki namaz kıldılarsa 309 yılda bir vakit namazı kılmış oluyorlar. İsa da namaz emri almış peygamberdir. Gidiş gelişi 2000 küsur yıl tutuyorsa (iki gün anlamında), iki günde altı vakit namaz var. Ama araya ikibin yıl giriyor. DEHR zamanı 7200 yıl ve artı 400 yıl daha sürecektir. Allah'ın katında bir gün meleklerin yükseldiği 50 bin yıl ise, melekler SECDE etmek için acaba HANGİ TAKVİMİ KULLANIYORLAR? Acaba NEDEN dirildikten sonra BİR DAHA NAMAZ KILMAK YOK! Mahşerde ve Cennet-Cehennem’de EBEDİ yaşayacağız ve NAMAZ yok, ÇÜNKÜ DEHR takvimi var.
 
EBEDİ YAŞAMDA NAMAZ YASAK! (Sadece dünyada o da NEDENSELLİK var olduğu içinNAMAZ FARZ.) Tarık semasına çıkıp da, bir saniyenin sonsuzlaştığı o "AN"da nasıl ve hangi zamana göre namaz kılınır?
 
ŞUNA DİKKAT ETTİNİZ Mİ? Kur'an'da AYETLER var ki, "Onlar yanüstü, yüzüstü, sırtüstü yatarak da SALAT ederler" diyor.
 
Yunus 12: İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider. İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir.
 
DEHR'de namaz yüzüstü, sırtüstü, yanüstü yere uzanarak da kılınır. Buna SÜREKLİ NAMAZ HALİ denir. Fakat bu HALDEN , yeryüzü takvimine indiğinde Hızır, mesela Musa ve Yuşa ile BİLDİĞİMİZ VAKİT NAMAZI KILARLAR. Sonra DEHR'e döndüğünde bu kez yeniden yüzüstü, sırtüstü, yanüstü namaz kılmaya devam ederler. SÜREKLİ NAMAZIN vakit farzı yüzünden bu böyle olmaktadır. Çünkü MEKAN sabittir (Odanın eni boyu yüksekliği durup dururken kısalmaz, uzamaz) ama aynı oda, eğer ÖZEL BİR ZAMAN (dördüncü boyut etkisi) altındaysa, uzayıp kısalan zamandır. O halde, ODADA olan kişi KENDİ TAKVİMİNE göre namaz kılacaktır. Öteki odalara aldırmayacaktır. Çünkü ÖZEL ZAMANI oluşmuştur. Zaman içinden bir zaman çatalı ayrılmıştır. Zaten o manyetik fırtınada bildiğiniz Güneş ve gök sapsarı kesilir ve sizin bulunduğunuz kabin ise yeşil neon altındaymışsınız gibi olur.
 
Manyetik fırtınaya yakalanan pilotları hatırlayınız: "Gök sapsarı oldu, ve yön duygumuz kayboldu, zaten hiç bir gösterge de çalışmıyordu. İleri uçtuğumu sanıyordum, fakat manyetik fırtına geçince tamamen yukarı ve ters yönde gittiğimi anlayıp, rotayı düzelttim..." diyor pilotlar. (Yüzlercesine bir örnek verdim). Bir de şunu ekliyorlar: “Fırtına bir dakika kadar sürdü... Ama kontrol kulesi tersini söylüyor: Sizi 42 dakikadır radarda kaybettik”.
 
Aslında ben size birimi verebilirim. 18 dakikaya karşılık 1 saniye geçmektedir. On saniye için 3 saat geçmektedir. DOĞRU takvim budur. Burada yer istasyonu da pilot da yanılıyor. Çünkü RADAR DALGALARI, 3 saat yerine 42 dk. gösteriyor. Radar dalgaları da elektromanyetik alana TUTUKLANDIĞINDAN, takvimi değişti. Üç saat yerine 42 dk. diye görünüyor.
 
Bugün sembolik hıdırellez günü. Web hadislerinde Hızır (Hıdır) ile İlyas'ın buluşması diye bildirilen gün.

Hadis ve bundan esinlenen külliyatlar inancında, Hızır'ı İlyas peygamberler buluşturmaktayız. İlyas'ın "Ölümsüzlük otunu" bulduğu ve ölümsüz olduğu yine bu hadis ve uydusu külliyatlarda uydurulmaktadır. İki ayrı peygamber olan İlyas ve Elyesa da bu hadislerde karıştırılmaktadır. (Bu büyük bir yanlıştır)
 
Oysa ölümsüzlük sırrını bulan "Lûkman/Lokman" diye bilinmelidir. İlyas veya Elyesa değil! İlyas ve Elyesa ikisi de ölümle vefat etmişlerdir. Sürekli diri olduklarını söylemek için tüm diğer peygamberlerin de ölmediğini söylemek gerekir. (Tafdil yoktur çünkü) Zaten Lukman, Üzeyr (Ezra), Zülkifl(Hezekiel) özel elçilerdir. Üzeyr, Zülkarneyn, Lokman'ın ve artı olarak Hızır'ın peygamber olduğu Kur'an'da yer almaz. Tersine bunların KARN ve DEHR'i (CPT'nin T fazlarını) denetleyenler olduğu "Anlayan" için "Apaçık" bildirilmiştir.

Hızır'a ait terminolojiyi biliyoruz:

Türk, Fin ve Moğolların ortak atası olan Yafes'in TURGUT kökeninden gelmektedir. Bir de kafiye olsun diye (Aniden görünüp kaybolduğu için) Korkut DADA (Dede korkut) diye de bilinmektedir. DADA=ATA ve ADAM olup sanskritçedir. (Hatırlarsanız. Veya ingilizcedeki Daddy, türkçedeki dede ile irdeleyebilirsiniz. Kesin erkek ve ata/dede) (Öte yandan YAHYA ve İDRİS'in de ölmemiş olduğunu yüce bir makama alındığını ve Misak elçisi olduğunu da aklımızda tutalım)
 
Kök dil sanskritçe'de ikisini karşılayan bir kelime var : HAY=Hayatta>>>>>YAHYA ve de bunun BİLEŞTİRİLMİŞ biçimi olan HAY+DEHR=HAYDAR

Dehr Hızır'ın imtiyazlı zamanıdır ve Allah'ın bize uyum zamanı olan DEHR'i sadece HIDHIR (hızır, Hıdır) ile paylaşmıştır. (Allah'ımızın Alim, Mucid gibi isimlerini paylaşması bir şirk değil paylaşma yani bize yansısı'dır.) Halil=Mutlak yalnız olana TEK DOST anlamındadır. Allah'ımız mutlak yalnızlığını İbrahim ile paylaşmıştır. Bunun gibi DEHR denen özel zamanını da SADECE ve SADECE Hızır ile paylaşmıştır. Rakibi yoktur, tıpkı Haliluürrahman kelimesinde olduğu gibi. Cebrail bile Levhi Mahfuz'u göremez, vahy onun katına (Sidre)ye indirilirken, Hıdır Levhi mahfuz'un gayb olmayan/ışıyan SIR'larına(esrarına) muttalidir.

Hızır (Khıdhr) da bir lakaptır, ilahi takma bir isimdir.
Kelime kökeni Sanskritçe'de iki eş anlamlı sözcüktür.
1. Hazır (Haziran ayı=Hızır ayı /hazır olmak, Hazirun=Bir mecliste hazır olanlar vb.)
2. DEHR (ZülKARNeyn gibi) DEHR (Haydar)Yani Ö Z E L bir zamanı olan, zamanını Allah takvimi ile paylaşan demektir. Bu sayede hızır DEHR, LEVH ve NEFH denen evrenin üç ilahi katmanına "Vize"lidir. Çünkü rahmeti Allah verirken, İlmi de "Üç karanlık kata giderek" almıştır.

YAHYA yine allah'ın Dehr gibi bir ismidir. DEHR ölü olabilir (Allah'tan başka hiçbir varlık o an , mesela kıyametten sonraki veya yaratılmadan önceki dönemler gibi-bulunmayabilir) Ama ŞEHİD Allah'ımız ŞAHİD (tanık) dilediğinde yani varlık yarattığında HAY+DEHR adı gerekmektedir. (Sanskritçesi HAYDAR, hatta Haydarabat derken Abat=Kent)

Bunun bir benzeri:
1. Ol dediğinde o şey >>>>CANSIZ>>>>>olarak oluverir. (Atomlar gibi)
2. ÜFF dediğinde (Ruhundan üflediğinde o CANSIZ, canlı oluverir: Tıpkı bedenimizin CANSIZ atomlardan oluştuğu halde RUH üflendiğinde CANLANMASI gibi)

Bunun gibi :

1. DEHR >>>Alalh'ın kendisinden başka hiç bir şey olmadığı ZAMAN'dır. (Ezeli-ebedi, El Evvel/vel Muahhar, BAKİ/Beka isim ve sıfatları gibi)

2. Zamanın idrakına ancak Şehid Allah'ımız ŞAHİD (varlık) yarattığında muttali oluruz, kavrarız.

HAY denen kavram olmasa DEHR asla anlaşılmaz. Çünkü bir gözlemci yoktur! Mutlak "La ilahe illallah" statüsü devam etmektedir. (Devam, daim, daima, idame bunlar ZAMAN'ın DEHR olgusu ile ilgili ve ilintili kavramlardır)

İyi ama kim ALLAH'ın tek olduğuna tanıklık (Şehadet) edecek?
HAY yani diri olan ya da YARATILMA ADAYI olan yaratık! O olmazsa "La ilahe illallah" diyecek tek tanık/kendisine tanıklık yapmak durumunda olan Rabbimiz>>>>EŞ-ŞEHİD'dir. DEHR denen Allah zamanı ve takvimi bir HAYY (Diri) d a h a olduğunda işlevseldir (Fonksiyonunu yerine getirir.) DEHR bunun için "ALLAH'IN özel zamanıdır", ortada kul/tanık/varlık yoktur. HU diyecek bir kişi daha yoktur!
 
Bir kez daha yineliyorum:
Kelamdan Kun+ruh'undan üffün olmazsa HUN canlanamaz, cansız (Külli şey*in yani hiçbir şey olarak) kalır.

DEHR denen Allah zamanı da HAY(at) bulmuş bir varlık yaratılmazsa şahidsiz kalır yani ALLAH'a şehadet getiremezsiniz. (Siz asla zırcahil Saidi Nursi ve karacahil halifeleri Gülen, Kutlular'ın, Aczmendicilerin palavralarına revaç etmeyiniz. Bunlar hayatımda gördüğüm en büyük yalancılar ve Kur'an'a alternatif ve de karşı yazılmış yeni bir Kur'an gibi külliyat uydurmaya çalışan kürdistan militanlarıdır. Her nurcu aynı zamanda Türkiye'nin üniterliğini bozmaya çalışan vatan haini İngiliz destekli yudaik kürdo GOYIM (konuşan hayvan) devletinin KÜRT militanıdır bunu A S L A unutmayınız!!!!!!!)

Yahya peygambere bir göz atalım:
Annesinin huriliği, (Kaburgadan) doğumu her bir benzerliği ile sanki İSA'dır. Ölümsüzdür, henüz ölmemiştir>>>>Tıpkı İdris ve Hızır gibi... (Üçler meclisi)
 
Hızır'ın (Dehr sahibinin) yani Misak elçisinin:
a) Hızır Deccal tarafından öldürülene kadar
"YARDIMCI ŞAHİDİDİR, muavin Misak peygamberidir)
b) Hızır'ın öldürülmesiyle
ASLÎ misak elçisi olacaktır.
 
Yani misak elçisi İKİ aşamalıdır. (Bunu çok iyi kavrayınız, çünkü, bazı e-maillerde bana misak elçisi konusunda kendimle çeliştiğim söyleniyor ;))))))))

MİSAK ELÇİLERİ bu durumda iki tanedir:
HAYY(Yahya: lakabıdır asıl adı Kasım/quazeem) ve de DEHR (hızır:Lakabıdır)
İkisi birden Yahya+dehr>>>>HAYDAR'dır... Yani HAYDAHR!!!!!!! Hıdırellez yoktur ama HAYDAR buluşması vardır. Bunu Kars yöresi türk folkloru da bilir: Dede korkut (Sünni kökenli türklerde) Hayder baba (Şii kökenli türklerde, mesela Azerilerde) Her iki mezhebde de literatüre geçmişlerdir. (Dede korkut hikayeleri ve Heyder baba şiirleri. Bu ikincisini de araştırınız, dede korkut ve Haydar baba aynı kişilerdir.)

Yılın yarısı HAZİRAN yarısı da KASIM'dır. Neden acaba???????

Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment