20100109

ADEM&HAVVA / İNSAN

Günün birinde Rabbimiz maddeyi yaratmayı diledi.
 
(E=mc2 uyarınca önce evrende sadece E vardı, Ama bir gün yaratıcı başlangıç tekili olan Rabbimiz, salt enerji bir evren yerine madde ile birlikte bir evren yaratmayı diledi. Yani yokluğa göre varlık mevcut oldu.)
 
Kısaca İNSAN yaratıldı.
 
40 gün öylece bekledi. Cennet takviminde YEWM=Gün birimi bir günün ellibin yıla, yani ışık hızının 50000x365 bin katı olduğu TAKYON hızındaki (Superluminal diyor Barış, biz ise 1943 yılından beri Takyon diyoruz, hala anlamamış belli) bir takvime endeksli olduğundan bu bitmez tükenmez uzun yıllarda yeryüzü ateştop olmaktan çıkıp soğumaya, metan, amonyak, Karbonoksitleri ve subuharı bulutlarının şiddetli yağmurlarına, saniyede milyonlarca kez çakan yıldırımların yarattığı kimyasal reaksiyonların ikinci sonucu olan organik kimya (Levo sol elli moleküller) oluşumuna başladı.
 
Bu İnsan'ın çamuruydu ve 40 gün beklemekteydi.
 
Dünyada ise kırk günün sadece iki günü geçmişti... Cansız proteinler, "Yukarıda izdüşümünü aldıkları" insanın oluşma sürecinde, Adenin, Guanin Cytocin ve Guanin dörtlü şifresinden oluşan bir dizi DNA'ya döndüler, önce tomurcuklanarak çoğalan çekirdeksiz, prionlara, sonra çekirdekli, kristalize, isterse cansız gibi binlerce yıl yapay biçimde uyuyan, tohum gibi bekleyen, isterse canlanan yani cansız ve canlı arasında davranan Vire'lere dönüştüler.
 
Bunları ne hayvan ne bitki olan, oksijenden zehirlenen, yanardağ içindeki sıcaklarda yaşayan, mağma yiyen archeovire'ler izledi. Bunlar daha sonra yanardağ kraterlerinden giderek soğumakta olan dünya'ya çıktılar.
 
Bunlar da ikiye ayrıldılar. Oksijenden zehirlenenler bitki kategorisine geçtiler. Gündüz, CO 2 alıp, O2 verdiler ve dünya oksijence zenginleşmeye başladı. Gece ise tersine oksijen alıp, Karbondioksit vermeye başladılar. Bu bir tür ikili yaşam. (Örneğin amfibiler, hem karada hem denizde yaşamak gibi... Bitkileri ayıran özellik klorofil çeperidir.)
 
Diğerleri ise ikili değil tek yaşam biçimindeki primitiv, prototip hayvancık tek hücreli mikroorganizmalar oldular. Sonra Diğerleri oksijen ile yaşayanlar olarak ayrıldılar.
 
Bundan sonraki iki gün ise çok hücrelilere geçildi. Yüksek yapılı hayvan ve bitkiler görünmeye başladı. Tek hücreli algea (ALG=Yosun) yerine çok hücreli bildiğimiz yosunlar ortaya çıktı. Hayvanlarda kimi amfibik, kimi sembiyoz kimi karasal yaşama dönük örgütlendiler. Yumuşakçalar, balıklar vb. suda erimiş oksijeni, diğerleri (Yunus, balina fok, mors vb.) dalgıçlığı yani arada bir hava alma şartıyla oksijen depolamayı öğrendiler.
 
Ata hayvanlar(örneğin hyparion'dan at, eşek, zebra vb) türedi, o ata ise yok oldu. Dinazorlar yerlerini küçük kelerlere bırakıp yokoldular. Uçucular türedi, bu kez deniz ve karadan sonra hava da fethedildi. Maymunsulardan maymunlara yeryüzü yaratıkları daha akıllı varlıklar oldular.
 
Kur'an'da anlattığım yerin yayılıp döşenmesi tarihçesi 2+2+2=6 gün diye anlatılır.
 
Bu (Cennet'teki çamur halinde bekleyen salsal=Balçık) İnsan'ın 40 gününün sadece altı günüdür. O İNSAN şimdiye dek saydığım tüm organik yaşamın tamamını salsal çamuru içinde yaşadı. Yani altı günde yeryüzündeki maymunların bilincine ulaşmıştı. Yeryüzündeki tüm varlıklar ve EVRİM, işte bu çamur- insan'ın İZDÜŞÜMLERİ'nden başka bir şey değildi.
 
6 günde beslenme savunma ve üreme içgüdüleri kazanıldı. (Nefsin fazlarından ilki) Kalan 24 gün ise hayvan-ötesi yani İNSAN denen Halife'nin yaratılma evresidir. (Nefsin diğer fazları, mülheme, levvame vb.)
 
24 gün içinde yeryüzünde bir çift ilkel yaşam türü daha çıktı. Bunların yeşil renkli ve bitki yiyen (otçul) türüne 70 cm boyundan oldukları için cüce, CÜCE'lmiş anlamında MECÜC ( Tevratta Megog ya da Mog) denilmektedir. Diğer grup ise aynı aileden fakat beyaz albino kürklü, et yiyen (Etçil) türü ise 3.20 metre boyunda olduklarından kendilerine YÜCE, YÜCELMİŞ anlamında YECÜC (Tevratta Yegog ve Gog) denmekteydi. (Onların akibetlerini, izlerlerime Zülkarneyn yazımda anlatacağım.)
 
Melekler, meraklıydılar, Rabbimiz "yeryüzünde bir Halife yaratacağım" dedi. Daha önce cinlerin Halife olduğu dönemden ağzı yanmış melekler "Keşke bizi Halife kılsaydınız, Daha önce cinlerde olduğu gibi Yeryüzünde yeni bir fesad çıkaracaktır" diyecek oldular,
 
Allah açıklama yaptı: "Halife hem beni temsil edecek olan demektir, hem de bana muhalefet eden demektir. (İhtilaf, muhtelif vb. ile Halife, Halef, Hilafet vb aynı kökten iki yönlü bir kelimedir.) Onun soyunun kimi Halife olarak yanımda, kimi muhalefet olarak karşımda olacaktır." diyince, Melekler "Kuşkusuz sen herşeyi bizden iyi bilensin, seni tenzih ederiz Ya Rabbi!" dediler. "
 
Cennet'te 40.gün!
 
Yaklaşık 40 metre boyunda bir çamur SALSAL çamuru içinden bir çamur kıvamında. Görüntüsü bir çocuk değil 95 yaş görüntüsünde... Ama cinsiyeti ve nefsi yok.
 
Allah kırkını çıkarmış olan eserine ruhundan üfledi keramik pişmeye başladı. (Ona "HARİ=Isıyla pişirilmeye hazır keramik, toprak=katı kısmı yoğun, pek az sıvı=Ğussae=sitoplazma" içeren katı madde, solid state" dedi. Bu 49 yaşındaydı. 7 gök ve misli kadar 7 arz ayeti uyarınca, 7+7=14 değil 7x7=49 olarak düşününüz. Bunlar cifir yöntemleridir. )
 
Kalan çok ıslak tortuya da (önceki gibi Ruhundan değil) "Kutsal ruhundan üfledi" o da çok güzel biçimledi. (Ahseni takvim) Buna da HURİ dedi. (Huri=pişirilmeyen çok sıvı bölüm. Koza sürecinin maddesi, Nur’un spesifik ve termik olmayan ısısız ışıması. İnsan, bitki ve hayvan çok toprak/az sudur., Huriler ise yoğun su az topraktır. Plesenta ve amniyöz suyunu anımsayınız.. İçinde cenin olan insandır, diğeri yumurta ya da en doğrusu KOZA'dır. Hurilerin yaşı da ana madde olan SALSAL'ın, genel toplam yaş olan 95 yaştan 44 yaş olarak ayrıldı. Cifirle ilgili bu tür hesaplamalar gerekçeleriyle daha sonra sunulacaktır. Aksi halde konu dağılırdı.)
 
Hari'ye Allah'ımız ilk A'la suresi (konuşma balonu gibi düşünün) ile üfledi:
"Büyük yaratıcının adına çabala, o ki seni yarattı ve biçimlendirdi, seni seçti ve gerçek kömüre (Karbon kimyası) çevirdi. Tüm gereksinimlerini o çıkarıp hazırlıyor" dedi.
 
Sonra seramikleşmemiş diğer kalan sel suyunu andıran çok ıslak çamura da "Seni kömüre değil (Petroldeki gibi ğussae=ıslak yakıt=Petrol) ğussae'ye çevirdi. Sen cehennem ateşiyle (NAR) pişirilmeyeceksin ve ıslak ve NUR ama tırtıl halinde bırakalacaksın, Cennet'in halifesi kılınacaksın. Senin kozandan kelebek olarak çıkan ise yeryüzü Halifesi kılınacaktır. Bunun için sen keramik halinde kalacaksın, ama diğer keramik pişirilip seramik yapılacaktır "dedi. (Enerjinin maddeye dönüştürülmesi anlamında)
 
Koza olan yaratığa "Sen bir amniyöz-plesenta sıvısısın, akvaryumsun. Senin sıvından süzülüp çıkan bu yaratığın izdüşümü artık, yeryüzünde denizden karaya geçişi simgelecektir. ("Her diriyi denizden çıkardık hala görmüyorlar mı?" ayetini inceleyiniz.)
 
Denizden karaya çıkan (Ana rahmindeki eş denen dev yumurtadan çıkan cenin, embriyo anlamında, Kozadan çıkan Kelebeğe dedi ki,) a dedi ki: "Sana okuyacağız, okutacağız! Sen artık cansız protein olmaktan çıkarılacaksın. (DNA-Gen ilişkisi içindesin. Okumak-okutmak yani bu şekilde mesaj alıp, eşini, özdeşini, eşleniğini üretmek senin görevin olacaktır. Messenger DNA ve RNA'lar orijinal kodunu, diğerlerine de okutacaktır. Onlar okuyacak ve bir çift oluşturacak, kendini ayrık kimlikler=nefsler olarak kalıtım yasalarına göre bağımsızlaştıracaklardır.) Sana bunları okuyacağız sen de asla unutmayacaksın. O açık ve gizliyi bilmektedir. Allah'ın okuttukları dışındakileri unutacaksın ve bu yükünü hafiflettiğimiz için daha kolayca başarabileceksin"
 
(Her çağın bir hatırlayanı olacaktır. Ta-Ha 114 "....Sana indirilen vahyleri okurken, 'Ben bunları unuturum' diye acele etme, De ki, 'Rabbim ilmimi artır.' gereği unutulanlar Ğussae=Petrol örneğinde olduğu gibi indirilirken unutturulmuş olmasına rağmen onu hatırlayacak, hatırlatacak, bulacak ve bilecek alimler eliyle ortaya konacaktır. Ğussae, petrol çağıyla birlikte 150 yıldır ortaya çıkmış olan petrol olmasına rağmen, 1420 yıl önce yazılmış, haber verilmiş, anlamı Resullere unutturulmuş ama çağı gelince doğacak olan alimlere misal olarak lafız olarak bekletilmiştir. Böylece Allah resullerinin neyi unuttuğunu onlara alimleri aracılığıyla anımsatmaktadır.)
 
Rabbimiz, "Koza'yı pişirmeden bıraktı. Ama kelebek olup da kanatlanmaya hazırlanan diğer keramiği, eserini Cehennem'in en uysal ılık ateşi ya da terleme=aspiration ile pişirirken, A'la suresine devam etti: "Ey Cehennem ateşiyle pişirilip, kurutulacak olan SALSAL (Bataklık çamuru=Hiç bir canlının olmadığı İlkel atmosfer döneminde metan, amonyak. subuharı bulutları, CO2 gazı ve saniyede milyarlarca kez çakan şimşeklerin etkisiyle, ateştop halindeki dünya mantosuna yavaş yavaş bu bulutların yağmuru indi, bunlar küçük bataklık birikintileriydi. Soğuma süreci arttıkça birbirleriyle birleşip göletler oluşturdular, bunlar da ırmaklar aracılığıyla birleşip göllere ve, giderek denizlere ve okyanuslara dönüştüler. Bu dört ana madde, yoğun şimşeklerle Adanin Guanin Cytocin ve Timin denen dört çekirdek asidine dönüştü ve yaşam başladı. Salsal, henüz dünyanın su birikintileri olduğu dönemi anlatmaktadır. Bunlar, güneşte buharlaşıp yok oluyor, sonra yine yağıyorlardı. Böylece hayat ve her diri şey sulandan çıkmaya başladı. Salsal ilk balçıkların metana dayalı kabarcıklar veren ilk bataklık gazlarının adıdır. Bunların tamamı Kur'an ayetleridir. Bu ara-nottan sonra Ala suresinin ayetlerini izlemeyi sürdürelim.) "Oğüt alacağını umduğuna öğüt ver. Duyarlılık gösteren öğütü alır, yaratıcıları hakkında duyarsız olanlar öğütten kaçar. Öylesini biz ateşe yaslarız, Düşünce ve eylemin yaratıcısının adına Allah'a oratçı anlayıştan arınmış olanlar (Cehennem ateşinden) kurtarılmış olacaklardır." buyurdu.
 
"Sonra o fırında bir kerede ıslah olmayanların gerçek cehennem ateşinde bir daha pişirileceklerini ve kapkara bir seramik olacaklarını" bildirdi: "Ama sizden geçici yaşamları seçenler, bilmelidirler ki, sonsuzluk yaşamı gerçekten daha iyi ve kesintisiz süreklidir. Bu öğütler hiç kuşkusuz İbrahim'e verilen ilk sayfalarımızda ve Musa'nın mushafında vardır." (Ala suresi'nin yedi anlamından biri)
 
Birinci işlemleme olan "Ulu öğretici=Rab" ardından Dünya-Cennet arasındaki bağıntı bölümü olan Tarık (dünyanın 7 iklim toprağını getiren Azrail'in aracı: Varlık Çamur durumundayken, yeryüzünde gelişkin varlıklar çıktıkça, Azrail as. bu olguları getirip, Varlığın toprağına ekliyordu.) yani İkinci işlemleme aşaması başladı. Dünyada gökler (Semavat) olan yedili takımlar.
 
Cennette bir tek gök (ARŞ'ın nuru) biçiminde olduğundan Tarık suresi ile üflemeye devam etti: "Andolsun tek göğe (Cennet tavanına) ve Tarık'a (Tarık'ın 7 anlamından biri Adem'in Firdevs cennetinin yeryüzü izdüşümü olan Dünya ile bağlantı kuran ve özellikle Azrail as.ın güdümündeki bir aygıttır, dinamik yani hareketli olduğundan "Parlayan yıldız" misaliyle alimlere örneksenmiştir.)
 
Tarık suresi =YARILAN YER şu mealde gerçekleşti:
"Göğe ve Tarık'a andolsun, Tarık'ın ne olduğunu bir bilsen o (Cennet Dünya sansürünü) delen bir yıldızsı araçtır. Her kişiyi izleyen kuşkusuz bir gözetmen vardır. İnsan neden yaratıldığına bir baksın, (O sırada yeryüzü canlıları örneğin maymunlar, bildiğimiz jinekoloji ile yani sperm ve over ile ürüyorlardı.) Yaratacağım insan ise Cennetimde belden üstte yer alan "ÖZEL BİR BÖLMEDE" bel kemiği ve göğüs kemikleri arasındaki bir alanda yaratıldı. Gizlenenlerin (Gizli yöntemlerin, örneğin, ikinci yaratılışımızda, bizi bir anne ve baba doğurmayacak, mahşerde mezar saksılarımızdan bitki gibi bitivereceğiz.. Mahşerde ana-babasız yaratılma biçimi olan bu gizli yöntemin) ortaya çıkacağı gün insanın ne bir gücü ne de yardımcısı yoktur. İşte o dönüşümlü göğe ve yarılan yer'e andolsun ki, bu sözler yanlışla doğruyu ayıran sözlerdir. Bazıları bu vahyimizi çürütmek için planlar kuracaklardır, Allah ise o sinsi planları, kendi planları ile kuşatıp, bilgilerimizi umursamayanların yüzlerine çarpacaktır. Onlara üsteleme, bir süre ver." (Tarık suresi)
 
Üçüncü işlemlemede de, YARILAN GÖK=İnşikak devreye girdi.
"Yerin yarılması tersine göğün yarılması" anlamındaki İnşikak suresi şöyleydi:
 
"Ey insan, çok cömert yaratıcına karşı seni aldatan ne? Oysa seni yaratan, biçimlendiren, denklemle ve dengeyle (Sibernetik) yetiştiren, dilediği biçimde oluşturan O'dur. Hayır siz bu dosdoğru (Denklemi) yalanlıyorsunuz. Hiçbir şeyi kaçırmayan gözetmenler sizi sürekli kayıta alan onurlu kameramanlardır. Sizin her anınız orada kayıtla bilinmektedir. İyiler nimet içinde, suçlular yakıcı ateş içindedirler. Yargı günü oraya atılanlar hiç bir yere sıvışamazlar. Yargı günü nedir? Onu bir bilebilsen! Evet yargı gününün ne olduğunu bir bilmelisin! Kimsenin kimseye yardım edemeyeceği, herkesin kendi başına bloklanacağı gün olup, tüm sorumluluğunuz Allah'a aittir." (İnşikak suresi)
 
Dördüncü işlemleme ise KOZA süreci yani Müddesir idi.
İpek böceğinin kelebek olmak için kendine ördüğü KOZ anlamındaki Müddesir:
 
"Ey örtünüp kozaya bürünen. Kalk ve uyar, kelebek ol, yaratıcın hakkında uyarı atağına kalk, tanıtımını iyi yap, düşünceni temizleyerek, kozanı temizleyerek, kötü düşünmekten uzaklaş. Verdiğin öğüdü çok görerek başa kakma!. Allah'ın ruhundan üfleyen sur günü çetin bir gündür. Allah'ın delillerini hafife alıp, küçümseyenler için zorlu bir gündür. " diye kozadan çıkma emrini verdi.
 
Beşinci işlemlemede İNFİTAR (Kozanın parçalanması) üflendi.
 
"Göğün=Kozanın yaratıcısının sözüne kulak vererek parçalanmayı gerçekleştirdiği zaman Koza=Yer içindeki kelebekleşme sürecini tamamlamış tırtılı dışarı atıp, boşaltma işlemini gerçekleştirecektir. Sen de yaratıcına doğru kanatlanıp uçan bir kelebek olarak döneceksin. Kuşkusuz O'na kavuşacaksın."
 
Altıncı işlemlemede dört varlığa dört VAHY geldi.
 
1.Dünyadaki Tuwa vadisine=Burada yer alan Adamotu (Ademotu=Ginseng) bitkilerin peygamberi gibi oldu. (İnsanoğlu hem otçul hem etçildir.)
 
2. Hayvanların peygamberi ise Arı oldu: (Bakınız Arıya'da vahyetti. ayeti... Bal sentetik ve taklit olarak yapılamaz. Sadece vahyolunduğu biçimde arı üretir. Oysa şekerin=glikozun, sakkarozun, yapayı olan sakarin tatlılandırıcısı vardır. Cansız protein ile canlı protein arasında fark, polarizlenmiş ışığı sağa ve sola kırmalarıdır. Bize gereken ışığı sola kıran (Levo=Kalp soldadır) Allah'ın nimeti olan doğal şekerdir. Tatlandırıcı olan tepkimeye girmez, karabiber gibi katalizanttır, olduğu gibi dışarı atılır, ama ağzı tatlandırır ve diyabet hastaları için üretilir.)
 
Azrail yeryüzündeki arıya bu ayeti vahyetmiştir ve Tarık yoluyla getirdiği bal maddesi o balçığa Glikoz kategorisinden adapte edilmiştir.
 
3. Kadına vahyetti: Kadınlardan çıkan tek peygamber Hz. Meryemdir. Hz. İsa'nın annesidir. Ataları olan Hz. Adem hem annesiz-hem babasız doğmuştu. Bunun YARIM biçimi ise Hz. İsa'da gerçekleşti. Hz. İsa Hz. Adem gibi babasız doğdu, fakat ondan farklı olarak ANNESİ vardı. Bir diğer fark da, tüm insanlara Allah ruhundan üflemiş, ayrıca Hz. İsa'ya "Kutsal ruhundan" da üflemiştir.
 
Hz. İsa'nın annesi Meryem'e Cebrail as. Ruh ül Kuddüs'ü üflemiştir ve vahy indirmiştir. Öyle ki, inen wahyleri annesinin rahiminde cenin iken konuşan Hz. İsa naklediyordu. (Ayetlere bakınız) Bu bakımdan Cebrail'in indiği ve vahyettiği muhatabı otomatikman ALLAH ELÇİSİ olmaktadır. Hz. Havva ise Adem türevidir, türemesidir. Yani Havva'nın durumu çok farklıdır.
 
Cennetteki Hurilerin ise bambaşkadır. (İleride anlatılacaktır.) Kadına vahyedilen olgu, "Memeli olup, süt vermeyen, doğurmayan, büluğ/erginlik öncesi sesi ve görüntüsü kadına benzeyen, hatta erginlik sonrası bille kararsız cinsiyet yaşayabilen" ERKEK cinsinin kurgusudur. Erkek memelidir gibi...
 
4. Son vahy biçimi ise bildiğimiz gibi Allah Resullerine gelen vahy mekanizmasıdır.
 
Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment