20100109

CENNET&CEHENNEM / EVRİM

<> Darvinci Evrim Kuramı için "safsata" diye düşünen arkadaşların e-maillerine rastlamış ve yadırgamıştım. Sizin yorumunuzu almak istiyordum.

Konuyu açabilir misiniz? Ayrıntılayınız. Mesela EVRİM'in "Hangi bölümünden" söz etmişiz? Yani "Evrime safsata " dedirten cümleyi bana yazabilir misiniz (veya fikri)? (Herşeyi her an hatırlayamam :((( yardımcı olmanız gerekiyor.) Yani hangi konu üzerine yazdığımın çetelesini tutamıyorum. Ben de alt tarafı insanım!

<> İnsanın evrimi için Ahseni Takvim anlatıldı daha önce. İnsanın maymundan türeyemeyeceği de açıklandı! Hem maymun hem insan aynı olamaz kısacası..

Yani bence evrime safsata dedirten ana fikir şu:
Ateştop CİN dünyasından günümüzün sutopu CANLI dünyasına gelene kadar geçen tüm 5 milyara yakın yıl, sadece ADEM'in çamur/salsal halinde bekletilmesi sırasında geçti. EVRİM adem'in yaratılması sırasında TÜM DÜNYADA oluştu. Ama Adem, o evrimden değildi.

EVRİMİ barındıran KOZA idi. Ateştop dünyada CİNLER Halifeydi. Sonra Sutopu dünyada İNSANLAR HALİFE olacağı için, Allah ADEMİ yaratmayı diledi. Adem yaratılırken, o 40 günlük bekleyiş içinde Cennet takviminin AÇILMIŞ İZDÜŞÜMÜ olan yer takviminde ise 4,5 milyar yıl geçti ve dünya SUTOPU olarak hazırlanıp, bütün hayat sudan çıkarılarak, en mükemmel canlıya dek (hayvana dek-mesela maymun-) YERYÜZÜ hazırlandıktan sonra ADEM'e RUHUNDAN üfledi ve yarattı.

İnsan -maymun ve diğerlerinin tersine-, DÜNYADA evrim sonucu oluşmadı.

1. İNSAN CENNET denen süper alemde yaratıldı. (Dünya evrimiyle hiçbir ilgisi yok böylece. Çünkü sürgün olarak Dünyaya indirildi. İnsan dünyanın YABANCISIDIR, yerlisi değildir ve işgalcisidir. Dünya insanın hapishanesidir.)

2. Biyolojik tüm canlılar ve organizmalar EĞER İNSAN çamuru yaratılmasaydı -mesela Allah vazgeçseydi- HİÇ YARATILMAMIŞ olacaktı.

Tüm insana kadar SUTOPU yaratıkları ADEM'in mayasından (Salsal) ÇIKARILMIŞTIR. Yani yeryüzünde ayrı bir evrim olmadı. Tersine, İNSANA BAĞLI/endeksli bir evrimden söz edebiliriz.

Bu evrim ise tastamam 6 gündür. (Cennetin parakozmik takvimine göre 6 gün.) 6 gün ile ilgili ayetleri yazar mısınız lütfen? 2+2+2 olan TAKVİMİ....

<> 7/54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de
O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
<> 25/59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.
<> 32/4. Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?
<> 50/38. Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.
<> 57/4. O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
<> 41/12. Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.
<> 41/9. De ki: "Siz, yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O."

Ayetleri yazdınız. Orada NAMAZ gibi 3x2=6 DİLİM den söz ediliyor.

Bunlar ayrı bir günün konusu olsun. Çünkü buradaki Adem'in 40 gününe "DEHR" geçen ayetteki Z A M A N relativitesi el atıyor.

X ve Y DÜZLEMİNDE >>> 1 gün = BİN YIL (365.000 gün).
Z düzleminde ise bunun 50 bin katı (Ruh ve meleklerin gittiği yol).

365.000 x 50 bin (tane 365.000) ?

<> 18.250.000.000

Bunu 365 güne (kaç yıl olduğunu bulmak için) bölünüz.

<> 50.000.000

Altı günün hesabı şöyle:
6 birim+ 5 birim+ 4 birim+ 3 birim+ 2 birim+ 1 birim+ YEDİNCİ gün.

Şimdi DEHR ayeti lütfen...

<> 76/1. Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
<> 45/24. Dediler ki: "(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akısın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar.

(Sorduğunuz her soruya ayet ile yanıt verildiği için bu angaryaya katlanacağız.)

ED-DEHR? DEHR nasıl akan bir zamandır?
Bunu açalım: ZAMAN küreyi yeniden anlatacağım mecburen:

E=mc2; c >>> km/s; c2 >>> km2/s2... Yani yatay olarak bir düzlemde, ZAMANIN ENLEMİ (x) ve BOYLAMI (y) koordinatlarını oluşturduk. Zamanın ENLEMİ ve BOYLAMI varsa >>>>>> KAÇINILMAZ YÜKSEKLİĞİ de vardır. Yani c3 gibi (km küp/s küp)...

Buna zaman küre >>> Chronosphere adını vermiştim. Her bir zaman koordinatı da kök içinde -(eksi) sayı olduğundan; yani zaman enlemi V-x ve zaman boylamı V-y olduğunda BUNA "sıfırdan küçük SANAL MEKAN denir."

Bir örnek verelim:
Ahıretten -400 metrekare ARAZİ aldım ve/veya BURADAKİ KARŞILIĞI ZAMAN KARE...
-400 zaman kare SATIN aldım.

Eğer ışıktan hızlı bir biçimde giderseniz, elinizdeki 400 metrekare ya da cetvel ÖTEDE (else where, tachyon evreni) -400 saniye kare olur. Bunun tersine buradaki -400 saniye kareyi ışıktan hızlandırırsanız, bu ahırette "-400 metrekare-mesela TARLA olur.

Yani cetveli hızlandırırsanız kol saati (Soyut uzunluk, imajiner uzunluk); kol saatini hızlandırırsanız, cetvel (somut uzunluk) haline dönüşürler.

Nasıl ki bizim koordinatlarımız x,y,z üçlüsünden oluşmuş ise ve bu da mekanı (sırayla metre, metrekare, metreküb) oluşturuyorsa, AYNA'nın öte yanındaki AHIRET boyutları da Xi,Yi,Zi sanal boyutlarından oluşuyor. Bu da SANAL MEKAN (sırayla metre-m2-m3). (Bu
genişlemeyi SADR'ın genişlemesi gibi algılayabilirsiniz.)

Demek ki sonuçlar şöyle:

1. Ahıretteki HER sanal uzunluk, aynanın bu yanındaki dünyamızda SAAT (zaman boyut eksenleri) olarak GÖRÜNMEKTEDİR veya tersi...

Demek ki bizim ZAMAN BOYUTU (Minkowski'nin V-1 veya ^-1) aynı zamanda AYNANIN ÖTESİNDEKİ diğer alemde GERÇEK bir uzunluk boyutudur.

2. O halde, aynanın her iki yanındaki evren de x,y,z + xi,yi,zi TOPLAM ALTI uzunluk boyutu oluşturuyor.

AMA bir de TEKİLLİK bölgesi var (sıfır veya AYNA'nın yüzeyi). Bu da bir DÜZLEM ve her iki evreni POLARİZE eden bir düzlem!

6 mekan boyutu + polarizasyon DÜZLEM boyutu(ayna yüzeyi)=7 Boyut.

Bu yedi boyut bize neleri anımsatıyor?

a) SEBTEL MESANİ (7 boyutlu evren)
b) Quantüm tüneli içinde KIVRILI kalıp, evrenin genişlemesiyle diğer açılan dört boyutun tersine içeride kıvrılı kalan SİCİM (string) teoremini...

GÖKLERİN yedi kat oluşunun bir anlamı da budur. (Diğer 49 anlamı, atmosfer tabakalarından başlayarak, evrenin 7 kat halinde kendi üzerine dolanması olan SALYANGOZ modeline kadar tüm kozmik açılımlar.)

7 mesani ayeti?

<> 15/87. Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.

Elbette bunun 7-14-49-98 ANLAMI var. Onları daha önce vermiştim. (Her ayetin 7 anlamı vardır ve ışığın (Kur'an'ın diğer adı NUR=BEYAZ IŞIK) 7 renkten oluşmuş TAYFI(spektral 7 rengi) ÖRNEĞİ; ayetlerin de 7 yedişer (14 ve 49) ANLAMI vardır. Bunları artık biliyoruz.

Bu 7 anlamın Kur'an'ın içinde iç içe katlı durduğunu " ve şu büyük Kur'an'ı verdik." ayetinden anlıyoruz zaten! Onun için en az yedi veya ÇİFTİ veya karesi olarak anlamlar VEREBİLİYORDUM.
“Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.”

Andolsun ki SANA 7 gök/7 yer örneğindeki gibi veya SOMUT YEDİLİ ve SOYUT YEDİLİ veya TOPLAM 7 BOYUTLU (xyz somut ve xyz soyut+Ayna düzlemi) EVRENLER ÇİFTİNİ VERDİK. (İlmini sırrını verdik SANA (Senin ümmetinden gelecek alimlere vb.)

Fakat biliyorsunuz ki, bizim bağnazlar bunu FATİHA diye bizlere yutturdular.
FATİHA OLAMAZDI BU YEDİLİ. Çünkü:

1. Fatiha 7 ayet değil; 6 ayettir. (Besmeleyi sayıyorsanız, o zaman her surenin başındakini de BİR FAZLA EKLEYİNİZ :)

2. Fatiha AÇILIŞ değildir, iniş sırasında BEŞİNCİ sıradadır ve şu Hadis yüzünden böyle sanılıyordu: "Allah Cebrail ile önce fatihayı ve 7 ayet halinde gönderdiği için fatiha tüm kur'an'ın anasıdır" (Hanbel)

Oysa biz İLK "İkra/Alak" suresinin indiğini ve ASIL onun adının FATİHA olduğunu; beşinci sırada inen Fatiha'nın da adının HAMDELE olduğunu zaten biliyoruz. YALAN ÜZERİNE DİN KURULUR MU? Hadis miş!!!! Yok devenin başı!

3. FATİHA "Mürekkep/birleşik ve ortadan kırılabilen ÖZEL tek suredir: İyyake’ye kadar AYRI bir sure; oradan itibaren ayrı bir sure gibidir.

Cafer sıddık Kur'an'ında "FAtiha diye bir sure yoktur".

Ama vardır: Şöyle ki: İlk üç ayeti Müddesir'e; son üç ayeti de "Ebi Leheb" başına taksim edilmiştir. (Bunları yazmıştım ama tekrarlamamızda yarar olur diye yineledim.)

Kısacası >>> 7 MESANİ >>> Fatiha (Hamdele) D E Ğ İ L D İ R !

Kuşkusu olan var mı? 6 ayet bir kere... 7 nereden çıktı. O ayetin devamını yazar mısınız? (7 mesaninin devamı)

<> 15/88. Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!
<> 15/89. Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!"

Şimdi bu 7 mesani ayetinin sırrını biraz daha araştıralım: “bazı çiftlere verdiğimiz”.

Buraya dikkat ediniz. İKİ EVREN'in nimetlerinden (dolayısıyla betimleyen boyutlarından 3x2 = 6 olarak çiftler veriliyor. Ama AYNA düzlemini baştan saymış 7 MESANİ diye, 7nci EK boyut diye...

Resulullah niçin bilsin ki xyz ve bunun karşıtı olan xyz soyut boyut çiftini+7.boyutu???? Çünkü AYETTE: MİR'AC'A ç ı k a c a ğ ı apaçık belli edilmiştir. Bu evrendeki xyz boyutlarından YUKARI(ötedeki) Xj,Yj. Zj boyutlarına >>>MİR'AC'A gideceği bildirilmiş.

Çünkü ayette >>>>>> DİKKAT >>>>>> SANA >>>>>> diyor !!!!!!!!!!!!!!! Sır SANA kelimesinde... RESULULLAH'ın buradan MİR'AC'A alınacağı önceden haber verilmiş. (Kul =De ki ve SANA farkını anlamak için küçük bir işaretçik.)

Böylece 7 MESANİ'yi anlamış bulunuyoruz...

İyi ama xyz ister somut, ister soyut olsun şu demektir:
En x boy x yükseklik (derinlik/kalınlık).
Bir de başımıza AYNA çıktı
(7.ARA BOYUT, evrenleri polarizleme düzlemiyle polarizleyen AYNA örneği boyut).

En x boy x yüksekliği anladık fakat öyle bir şey var ki:
Metrenin kısaltılmışı olan m tamam, m2 tamam, m3 tamam, iyi de m4 (metrenin dördüncü kuvveti veya en boy yükseklikten ÖTE bir mekan boyutu?????????????????? Hoppala! Bu ne demek?

Şimdi aynı uygulamayı ZAMAN boyutu için de yapalım: Xi,Yi,Zi, saniye, saniye kare ve saniye küp demek. Pekiyi zamanın DÖRDÜNCÜ KUVVETİ var mı? Varsa formüller ortaya çıkarır zaten.

Deneyelim: E=mc2 için (km kare saniye kare) 2E=2mC4 >>>>>> Dikkat ediniz c3 OLMAZ, C4 olur km4/s4. Buraya kadar mantığımızı anladık mı?

<> E2=m2C4 >> 2E=2mC4 .. Farkı?

O da doğru.. Seninki de bir KARE farkından türetilmiş eşlenikliklilerin karesi formülü. O da doğru. (Benimki Tachyon enerjisini de içeriyor.)

<> (Ve tach içerdiği için ŞIHAB çıkıyor.)

Buraya kadar tamam mı? (Adım adım gidiyoruz.) ŞİMDİ elimizde ilginç bir veri var: İkili:

a) 7.polarizleme düzlem boyutu ????????????????????
b) Zamanın DÖRDÜNCÜ kuvveti denen bilinmeyen bir YENİ boyut!

Polarizlenmiş boyutu size anlatmıştım:
Özetleyeyim: Evren YUVARLAR gibi görünse de, aslında (Sitter-feinberg) DÜZ uzayı olup, TARIK semasına çıkıldığında ve/veya Dabbet arz'ına inildiğinde evrenin POLARİZLENMİŞ 7. düzlemine geçeriz. Orası Kalu Bela ve/veya MAHŞER DÜZLÜĞÜDÜR demiştim.

Bir daha anlatmaya gerek yok: Işık hızında (maksimum hızda) TARIK semasına çıkan kişi için evren DÜMDÜZ MAHŞER MEYDANI olur. Veya mininmum hızda (ışık hızının sıfır olduğu mutlak soğuk veya anti-velocity negatif akselerasyonunda) yani DABBET durumunda yine AYNI mahşer meydanının MEZAR kalınlığı oluşur.

Zaten aslında "GÖK VE YER BİTİŞİK İDİ BİZ ONLARI AYIRDIK, GÖRMÜYORLAR MI?" ayeti uyarınca, aslında KÜRE yok. (Lolatçevski ve Riemann uzayları ışıktan yavaş hızlarda ortaya çıkar.) Işık hızında EVREN dümdüz olur. (Ayna'ya değersiniz.) Ayna yüzeyi ise zaten DÜZDÜR. İçindeki ZAHİRİ görüntü sizi yanıltmasın, aynanın kalınlığı yoktur.

<> 21/30. O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitişik idi, biz onları ayırdık. Her canlı şeyi sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?

Orayı bir de ekranımızdaki sayısız pencerenin üsüste GİBİYMİŞ göründüğüne (cursor ile hangisini seçerseniz, o ÖNE geliyormuş GİBİ oluyor ya) aslında monitorumuzun camı İKİ BOYUTLU DÜZLEMDİR, pencerelerin hiçbiri önde veya arkada değildir.

Mahşer meydanını hatırlayalım: "Aynadan veya bilgisayar ekranından" DIŞARI çıkamıyoruz! Rahman 33'de bu apaçık bildiriliyor. Ve aynı surede bir de DİKME'den (Sultan kuvvet) söz ediliyor.

Bunun anlamı şu: EVREN üstü evren GERÇEKTE ÖKLİD teoremine bağlıdır. MAHŞER MEYDANI (ayna, içinden çıkamadığımız ekran) iki boyutlusuna DİK gelen bir de SULTAN KUVVET DİKMESİ...

Burada ne enerji (Cinler) ne madde(insanlar, canlılar vb) bu AKTARISSEMAVATTAN dışarı çıkamıyorlar.

Takyonlar (melekler) ise bu düzlemin/mahşer meydanının içine giremiyor, ÇEVRESİNE dizilebiliyorlar. Rahman 33 ve meleklerin çevrelediği mahşer meydanı için ayet lütfen.

<> 55/33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden (aktarısemavat) geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Sultan dışında birşeyle geçip gidemezsiniz!
<> 25/22. Melekleri görecekleri günde, o günahkârlara hiçbir müjde yoktur. Şöyle diyecekler: "Yasaktır, yasaklanmıştır!"
<> 25/25. Gün olur, gök, bulutlarla yarılır ve melekler ardarda indirilir.
<> 89/21-22-23. İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde, Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, o gün cehennem de getirilir. İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var!

Bir kere o yufka gibi bir dairedir, köşesi yoktur ki ;) Mealciler bile kendi yazdıklarıyla çelişiyorlar. :))

Aktar=Kuturun çoğulu=Çap+lar.
Semavat=Sema çoğulu GÖK+ler.

Göklerin çapından çıkabilmek için Z denen SULTAN üst boyuta yani Öklid'in ASIL olduğu DİKMEYE ihtiyaç var.

Mahşer ALT tabaka;
bunun üstünde SİDRE(tül Münteha)
ve en üstte>>>>>>>ARŞ(ı azam).

Hepsi TABAKA TABAKA bir ÖKLİD. Güneş bile AÇILMIŞ VE DÜZ (tıpkı dünyanın meydan dairesi olması gibi). Buraya kadar anladık mı?

“İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde, Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, o gün cehennem de getirilir...”

Yer birbirine çarpılmıyor >>> BİR TOP HAMUR (üç boyutlu) İKEN, oklava ile açılarak iki boyutlu bir yufka dairesi halinde genişletiliyor. O ekran/ayna içinde hapis kalıyoruz. Dergiden çıkamayan resimler gibi... Ama melekler de İÇİNE GİRMİYOR veya giremiyor. (Onların dünyası ve kıyameti yok ki.)

“melekler saf saf dizildiğinde,” ve yasakladıklarında bu EKRANIN dışındalar! Zaten mahşer melekler için kurulmadı -onlar sınav olmayı reddettiler-.

Sonra bu düzlüğe önce KONKAV olan bir çukur (cehennem) ve buna ters olarak KONVEKS olan CENNET de yer alıyor.

Manzara şu: Bir dağ - Bir düzlük - Bir vadi veya ters V harfi yanına ---- Onun yanına da V harfi koyarak orayı hayal edebilirsiniz basitçe..

Düzlük ÇEKMEZ ve itmez.
ÇUKUR (V harfi Cehennem) çekiyor ve yutuyor;
ve DAĞ (Ters V harfi) ise İTİYOR (Levitation) ] veya antigrativation...
Buradan çıkmak için tek çare Rabbin HU boyutu (z dikmesi) denen SULTAN güç...

Şimdi gelelim SULTAN ZAMAN'a...
Yani C4'ün km dördüncü kuvveti / saniyenin dördüncü kuvveti OLAN formüldeki SULTAN BOYUTU anladık ama saniyenin dördüncü kuvvetinin anlamını bulalım:
ÇÜNKÜ Cennet ve CEHENNEM'deki ZAMAN b u b i ç i m d e a k a c a k ..

C4'ün saniye 4. kuvvetine biraz yaklaşalım. Böyle bir kuvvet ZATEN var: ÇEKİM! Hani, çekimin çekmesi, CİSMİN uzaklığının dördüncü kuvvetiyle ters orantılıdır! Bunu hatırladınız mı?

CPT'leri de anımsadık: T zaman harfini veriyordu.
To=Zamanın olmadığı ya da zamanın içinde yer almadığı ya da üç mekan boyutuna TEĞET geçtiği duruma deniyor.
T1 ve T2 ZAMANIN SALT ileriye veya salt geriye (Antimadde ve Takyon gibi) TEK OK yönünde gitmesine deniyor.
T3 ise zamanın BİR İLERİ BİR GERİ gitmesine deniyor. Oscilation yapıyor ve ileri-geri sallanıyor. (Şeytanın zamanı budur demiştik.)

Şeytan için bu önce ileri; sonra geri gidiş EPEY uzun bir dönemi kapsıyor. Yani şeytanın LANETLENDİĞİ gün/yaş dilimi ile ÖLDÜĞÜ ANDAN bir önceki nefesine kadar yaş olarak yılları kapsıyor.

Ahırette CENNET ve CEHENNEMLİKLER İÇİN ise "BİR AN/lahza" İLERİ; sonra bir AN geri (birer saniye gibi düşünün) Saat tik-tak yapıyor ama İLERLEMİYOR ve/veya gerilemiyor, bir ileri tik-bir geri tak.

Örneğin Cehennemliklerin durumunu bildiren ayetleri hatırlatalım: "Onların derisini bir KAVURUR, bir YENİLERİZ ve bu böyle sürüp gider." İşte burada DERİler, zaman içinde bir yanıp bir yenilenmiyor. Zaman bir ileri-bir geri akıyor... Yanmış bir insanın cd'sini bir geri oynatırsanız yanmamış olur. Sonra yeniden İLERİ oynatırsanız, yanmış gibi olur. Ama bu SÜREKLİ yanmak değildir!

Sürekli yanmak sadece SEKAR denen (Kazanın dibindeki ATEŞ)de vardır.

Kazan=Cehennem ,
Sekar=Onun altındaki KAYNATAN ateş/alev...

Cennet de böyle! Bir ileri bir geri...
Ama bir farkı var:
Nimetler GERİ alınmıyor, ileri gidişte de NİMET veriliyor/geri gelişte de yeniden/yine nimet veriliyor. Derileri yani sündüzler yenileniyor, organizma yenileniyor, hiç yorgunluk olmuyor, hiç gece veya soğuk olmuyor. Herşey ılık! Nasıl sevdiniz mi cenneti!

Cehennem ve cennet tamam!
Şimdi gelelim SABIKUN denen NAİM cennete... (Vakıa sure)
Orada T4 ZAMANI VAR! Bir ileri bir geri gitmiyor zaman... T4 nedir? Ne olabilir?

<> Dehr

Evet DEHR!!
C4'ün saniyesinin dördüncü kuvvetinin işleyişine T4 zamanı deniyor.
Ayeti yeniden yazabilir misiniz.

<> 45/24. Dediler ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor." Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.

Evet bunu MEALLENDİRELİM: “Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor."

İşte bunu ÖTEKİ alemde söylüyorlar (Dünya hayatı derken bu kastediliyor). Cehennemlikler ve cennetlikler böyle söylüyor. “Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor." Ölüyoruz-Zamanda ile ve diriliyoruz zamanda Geri T3 osilasyonu...

<> Bu dünyada ölüp DİRİLME olmayacağına göre öteki taraf olduğu açık.

Şikayetçiler: Zaman bir ileri bir geri gidiyor.
Cennetlik de şikayetçi... Cennete gitmişsin daha ne şikayet ediyorsun? Zaman ileri-geri gidiyor ama Cehennemde değilsin; cennettesin! Allah'ına şükret! Ne mümkün!

Cehennemlikler cennettekileri görüp imreniyorlar.
Cennettekiler de Sabıkun'dakileri... DOYUM OLMUYOR!

“Bizi zamandan başkası helâk etmiyor.. Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.”

Zamanın kendilerini helak ettiğini sanıyorlar.

Oysa DEHR denen zaman: ALLAH EZELİDİR/EBEDİDİR. Başı ve sonu yoktur -zamanda da-. Sabıkun'a verilecek olan kullarını "EZELİ" değil -ama- KENDİSİ GİBİ EBEDİ yapacak...

Zaman ne ileri ne geri gitmeyecek. EBEDİYEN İLERİ VE SONSUZA KADAR İLERİ...

Allah'ın sonu olup olmadığını -haşa- CENNETTEKİLER göremez neden? niçin? Çünkü zaman bir ileri -bir geri gidiyorsa, olduğu yerde sayıyorsa, NASIL EBEDİ olduğunu Rabbin müşahede edebilir ki?

Amaaaaaaa SABIKUN'DAKİNİ ALLAH zatı şahanesi gibi E B E D İ kılmış! Yani ALLAH'IN -haşa-sonunu (ki yok) ancak SABIKUN ehli müşahede edebilir. Veya Allah'ın sonu olmadığını, ebedi olduğunu, kendi ebedi oluşuyla HİÇ müşahede edemeyecektir.

Şimdi bir Ğalatı meşhur kelime: HALİL ne demek?

Yani meşhur bir yanlışa kurban gitmiş Veliyy dost değil mi? Habib/e dost değil mi? Ahbab-mahbub dost değil mi? (HUB sevgi ve dostluk demek, Ene uhubbe =seni seviyorum demek.) HALİL ne demek?

Daha önce de sormuştum:
HULULİ VADE (senetlerin üzerinde yazar ya) ne demek diye? EBEDİ demektir. "Saptanan vade" değil; çünkü vade tarihi AÇIK bırakılmış, dost seneti yapılmıştır. Bu ipucuna göre HALİL ne demek?

Ve bu kelime Veliyy (Sen Allah ile dostsundur) ‘den farklı olarak
HALİL >>> ALLAH SENİNLE DOST!
Çooook farklı... hem de çooook.

İbrahim atamız gitmiş zorla istediklerini koparmış. Karşılığında HALİLÜRRAHMAN ve HALİLULLAH denen ÖZEL bir imtiyazı ve makamı kazanmış.

"HALİL >>> AÇIK VADELİ / SONUŞMAZ VADELİ DOST" demektir.

Veliyy dost ama; Allah kötü kulunun da Veliyy'si. Mecbur olmadığı halde velayetini üstlenmiş. Asi ve mücrim kullarına da Allah Veli'dir. Ama HALİL değildir.

Bir kere düşünün: RAHİM denseydi, Zaten ANA/ANALIK sıfatı olduğundan
AFFEDİCİ olurdu (Şeytanı da affederdi gibi). Ama zor olan RAHMAN yani Allah'ın BABALIK (kulları evlatları gibi) İSMİNİN RIZASINI KAZANMAK!

İbrahim atamız HALİLÜRRAHMAN'dır, Zoru başarmıştır.

Böylece HALİL kelimesinin DEHR ile sonsuza yayılan bir EBEDİYET olduğunu da anlamış oluyoruz.



Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment