20100109

CENNET&CEHENNEM / KALUBELA

Bunun aslını Hızır Tezkiresi şöyle anlatıyor:

Kalu Bela'da "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna tüm ruhlar SECDE ettiler.
Sonra kırmızı(Cehennem) ve Yeşil(Cennet) diye iki ayrı mekan gösterilince
YEŞİL olanlar bir kez daha secde ettiler.

Külli şey*in yani SONSUZ tane ihtimalin tümünün ayrıntısı var.
Size sadece Kur'an'dan, sadece Kur'an'dan, mesela DECCAL'in tüm evreninin ayrıntılarını ANLATABİLİRİM. Keramet ben de değil; MUCİZE olan kur'an'dadır!
İbrahim ALLAH'ın dostu ise (if)
Dabbet de ALLAH KELAMININ (KUR'AN) DOSTUDUR (Fİ).

Dabbet olmazsa, Kur'an Y E T E R İ N C E değil y ü z e y s e l anlaşılır. Bunun içindir ki, Kur'an indiğinden beri, 14 küsur yüzyıldır, DABBET dışında hiç bir tefsirci, mealci hatta kriptolog (İbni Haldun ve Arabi) Kur'an'ı ve tafsilatını anlayıp, anlatamadılar. Dağlar bu ağır emaneti yüklenmeyi reddettiler. DENENDİ, ama taaaaaa tabanlarına, yer altına indirip kurtuldular. YERALTI?????

Dağlar cezalı! YENİDEN DİRİLİŞTE dağlar olmayacak! Vadiler olacak ;) Yani DÜMDÜZ tam bir flat MAHŞER meydanı! DAĞLAR CEZALI! Anlamadınız mı DAĞLAR cezalı!

<> 78/20. Dağlar yürütülmüş, bir serap oluvermiştir.
<> 69/14. Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpılışla parça parça edildiğinde

Dağlar bir mezar kalınlığında mahşerin dibine ZEMİN diye uzattılar. Karıncalar, dağları toz etti. Süleyman'ın Ordusu böyle başardı.

<> 20/105. Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak"
<> 21/79. Onu Süleyman'a derhal kavrattık. Her birine hükümdarlık ve bilgi verdik. DAVUD'A DAĞLARI BOYUN EĞDİRDİK. Kuşlarla beraber tespih ediyorlardı. Yapmak isteyince yapanlarız biz.

Mahşerde elektromagnetizmanın polarizasyonu olmayacak: Tüm dalgalar YATAY olacak. Yani karın (Dağ) noktalarında birbirine DİKGEN olmayacaklar. Düğüm noktalarındaki gibi SALT MAHŞER (vadi=Deniz seviyesi mesela) olacaklar. GÖK ve YER mahşerde iki-üç metre kadar birbirine yaklaşıp birleşecekler! (Tarık seması ve Dabbet Arzı ile bunların BİLEŞKESİ olan MAHŞER meydanı a y n ı ŞEYDİR.) Sema ve arz birleşmiştir (Ayrılmaları relatiftir).

Orası zaten KALU BELA idi! Ama daha ruhlarımız vardı ve bir bedene üflenmemişti. İkinci kez ruhlarımız bedene üflenmiş olacak. Ama KALU BELA ORASIDIR! Hiç değişmedi. HEP ORADA DURACAK.

Orası en başta "Hesap alma günüydü", orada Allah bize HESAP veriyordu!

Ama NUN gereği DİN gereği şimdi işler değişti: BİZ ALLAH'a hesap vereceğiz. Tamamladığı DİN'in N/nun'undan başlayıp, YEVMİDDİN'olan gün KALUBELA'da bu kez biz hesap vereceğiz!

<> 18/47. Gün olur, dağları yürütürüz de arzı çırılçıplak görürsün. İnsanları huzurumuzda toplamış, içlerinden hiçbirisini hesap dışı bırakmamışızdır.

Evet, ayet tam 12'den isabet! (Ayrıca benim hep Kur'an'dan konuştuğumun bir kanıtı.) (Ben Kur'an'dan konuşurken TAFSİL konuşurum, diğerlerinden farkım bu.)

<> "Database"ler farklı; Dabbetin database'i KUR'AN; diğer hepsininki HADİS.

Üç şey var:

1. DNY (Dünya/sanskritçe Dunia).
İşte o buradaki HOLOGRAM yaşamımız (Herşey bir hayal aslında).

2. DYN (Sanskritçe, ibranice vb DİN demek).
O ise DİN GÜN>Ü kurulduğunda ortaya çıkacak olan DİN hayatı (Mahşer yaşamı)
DÜNYASI, ki bizim dünyamıza benzemez: Eğrileri yoktur, Ökliddir, yer ve gök bitişiktir.

3. Bundan sonraki yaşamın kodu olan EBEDİ HAYAT; yani cehennem+cennet+Naim Sabıkun’daki yaşamın adı: DİNYA! Dünya değil, Din günü değil, DİNYA!

Sanskritçe'ye (Vidd'in dinine) bir uzanalım.
(Nuh suresindeki Buda/Buddha) veya VEDD'in dini...)
Dunya >>> Dünya... Derya >>> Deniz/Okyanus... Dinya >>> Nirvana bahçeleri.

Nirvana (Nurlu yaratıcı); VEDD'e (Buda’ya) der ki: "Sen benimle birleşmeye, bahçeme ebedi misafir olmaya söz verdin."
VEDD der ki: "Ne zaman verdim?"
Nirvana: "Sen değil içindeki KELİMENİN sahibi olan senin de sahibin olan söz verdi."
Bilge Vedd sorar: "Bilmediğimden sorumlu değilim."
Nirvana der ki: "Canlılar bilir."
Vedd: "Mesela bu böcek de mi?" "Bu lotus çiçeği de mi?" “Doğrusu inanılmaz geldi bana.”
Nirvana der ki: "O zaman seni önce bir bitki, sonra bir böcek, sonra bir bengal kaplanı, sonra bir seylan maymunu yapacağım. Sonra da seni kast'ta en aşağı insan, sonra da yukarı insan yapacağım. Sonra da öylesine mükemmel olacaksın ki, sen gelip bana ‘Evet ben söz vermiştim’ diyeceksin.”

Tabii ki bu VEDD diyalektinde reenkarnasyona, Nirvanacılığa inanmayacağız. Kast denen sınıflara da...

<> 71/23. Dediler ki: "İlahlarınızı sakın bırakmayın! Vedd'i, Süva'yı asla bırakmayın! Yeğus'u, Yeuk'u, Nesr'i de bırakmayın!"

Vedd buydu. Süva (Suvaga/Şiva) ise Hem Hindu hem Brahman hem Sri (lanka/Budist) inançlarında yer alır.

Ama biz "ELESTİ KÜM" izini yakaladık gibi ;) Elesti (elif) >>> Bİ RABBİKÜM? Rabbil Alemin! Fatiha’nın (Hamdele) sırlarından biri?

Rabb >>> Eğitmen >>> Rabbil Alemin >>> alemlerin eğitmeni:

1. DÜNYA
2. DİN GÜNÜ ortamı
3. DİNYA (ebedi yaşam ortamı)
ÜÇÜNÜN BİR TEK ADI VAR: Yani bir iki üç diye saymanın anlamı yok:
KALU BELA!

Şu yaşadığımız dünya hayatı, yaşayacağımız Ahıret hayatı ve cehennem-cennet-naim yaşamı. Hepsi ama hepsi KALUBELA'nın içinde... O PARANTEZDEN hiç çıkmadık! Çıkmayacağız da!

Nerede olursak olalım orası kuşkusuz KALU BELA'dır.
Bize orada "OKU"tuldu! Bİ >>> İLE! Bİ+İSMİ ile. Bismi RABB ile.
Bismi RabbiKE (senin) ve Alemin (Tüm alemlerin).

Alemler sistematiği var. Allah alemlere zulmetmek istemez.
Çünkü: MisAlem var. Misal Alemi yani. ĞAYBatın alemi var.

Tüm sistematik bir tek KALU BELA'da toplanabiliyor.

Kalu Bela kaç ilahi alemi barındırıyor biliyor musunuz? RAHMAN suresinde kaç tekrar var ise o kadar alemi barındırıyor. Rabbimiz o tekrarlarda sözü geçen herşeyi bize en başta öğretti >>> Rabb öğretmen demektir!

Bize Külli şey*ini öğretmek için, B'nin noktasını (nun veya sıfır demek) dışa koydu. B harfiyle bir parantez açtı. İKRA dedi ve okuttu herşeyi... Ana rahminde parmağımızı emmekten başlayarak herşeyi...

Ve ikra sözü o kadar AĞIRdır ki, insanın hayatının büüüüüüyüüüüüüüüük bir bölümüne mal oluyor. Bir fare doğuyor ve üç ay içinde erişkin olup anne/baba olabiliyor! Yani sadece üç ayın yarısı onun bir ERİŞKİN olmasına yetiyor!

Ya insan? Bir kere nereden baksanız, en az lise okusa 17 yaşına kadar okuyor. Ancak yeni yeni öğreniyor.

Bunu anlamak için geriye gidelim: Bir bebek doğuyor ve 0 ila 7 yaş arası OKUYAMIYOR! Ancak 7 yaşından itibaren OKUMAYI sökmeye başlıyor! Yani farenin zamanıyla 12 günde yapması gerekeni 7 yılda yapamıyor! Maymun (gelişmiş maymunlar) bunu (eğer mesela muz soyup yemek OKUMAK ise) sadece 14 haftada yapıyorlar.

Onun için “ve ikra sözü o kadar AĞIRdır ki, insanın hayatının büüüüüüyüüüüüüüüük bir bölümüne mal oluyor.” demiştim. Ne kadar uzuuuuuuuuun bir süre olduğunu anlayabilirsiniz.
OKU sözü Allah'ın İLK komutudur!

Bu söz kutsaldır!
Allah'ımız -haşa- Kur'an'ı indirirken OKU (İkra) deyip sonra VAZGEÇSEYDİ (yeniden haşa / Allah vazgeçmez) bize Kur'an bir tek EMİR olarak inecekti: İKRA!
Yani tek FARZ >>>>OKUMAK olacaktı! Onun için, maymun asla insan olamıyor veya aynı bağlamda OKUYA'mıyor!

Allah bizlere neyi okuttu?
B harfini yan çevirdi. Noktası DIŞARIDA kaldı ve sıfır / boşcümleyi tanımladı. Parantez açıldı: içine ise Adem'in TÜM İSİMLENDİRDİĞİ herşey kondu ve bundan sonra NUN harfiyle Parantez kapatıldı. (N harfi de bizim ay yıldızın minyatürü gibidir, daha yuvarlakça bir b harfi olup, nokta altında değil, üstündedir..)

Nun harfi ilk ilk ilk zamanlarda sadece NOKTA ile gösterilirdi. (Hilal biçimli simge sonradan kondu.) Nasıl ki VAV (ve, virgül) ise ve AND komutu yerine geçiyorsa; NUN harfi de NOKTA idi ve bir komut içeriyordu. Bilgisayar programcılığında "END" yazdığımız noktaydı bu... Yani program(cümle) bitti.

NUN harfi bunun için NUKTA (nokta) diye biliniyor! (Ve dendiğinde otomatikman VİRGÜL'dür, NUN dendiğinde otomatikman NOKTA'dır.)

Pekiyi virgül (AND) VE komutu ise, NUN(nokta) hangi komuttur?

HER AN komutudur. Sonsuz nokta>>>KÜLLİ ŞEY'İN komutudur. HER AN demektir. Biz HER ANI yaşıyoruz.
KALUBELA parantezi içindeyiz. Hani hatırlarsanız, verdiğimiz meşhur söz şuydu (Bunu matematik diliyle yazıyorum; dışarıdaki nokta diğerleri virgül):

.(,,,,,,,,,,,,,,,,)
İşte bu iki parantez arasında yani B boşcümlesi parantezi ile NUN noktasını kapayan P parantezi arasında DÜNYÜ/DİN GÜNÜ ve DİNYA üçlüsü yer alıyor. Baştaki nokta sıfır olduğundan buna BOŞCÜMLE diyoruz.

Ne demiştik? Tüm yapacaklarınız size bir DÜNYA HAYATI olan HOLOGRAM ile gösterilerek, kendinize şahit oldurulacaksınız.

Bakın neler demişim:
Tüm yapacaklarınız size bir DÜNYA HAYATI olan HOLOGRAM ile gösterilerek, kendinize şahit oldurulacaksınız. Biz aslında bir RÜYADAYIZ. REEL yaşam EBEDİ CEHENNEM VE CENNETTİR! Burası bize REEL geliyor; ölenlerin alemi ise HAYAL gibi.

Rabbim buyuruyor: "Onlara ÖLÜ (hayal/soyut/imajiner/takyonik) demeyin. Onlar DİRİ(real/realistik, somut) dir, asıl ölü yani.. SİZ DE vefat ettiğinizde bu HAYAL'den çıkıp GERÇEK yaşama geleceksiniz!

“inna lillahi ve inna ileyhi raciuun.”

En başa, KALUBELA/Elesti'de nokta (ŞEY veya sıfıra en yakın şey) konmuş; bizler RÜYA/HAYAL GÖRÜYORUZ -şu anda bile biz hologram ortamındayız-; bir NUN(nokta) konmuş EN BAŞA >>> NİYE? >>> HAYAL YAŞAYACAKSINIZ anlamında...

7 anlamları var demişim:

1. NOKTALI TEK HARF olan B'yi >>>>>>>>>>>> İŞARETLEMEK için gösterge. Başka noktalı bir harf daha yoktur ve yoktu. Ama ÖZELLİKLE o nokta İDRİS'den beri gelen bir gelenek.

2. Nokta (NUN) o güne kadar bilinmeyen ve (sadece Elcabir'in dünyaya hediyesi olan) SIFIR'ın yerine geçen TEK POTANSİYEL işaret.

SIFIR'ın üç tanımı vardır Kur'an'da:
Önce (şeylerden bir) ŞEY!
Sonra NUN (Kalemin koyduğu nokta).
Ve sonuncu olarak SIFIR! Yani El Cabir'in KEŞFETTİĞİ en önemli RAKAM!

3. (külli)ŞEY(in)
4. NUN
5. SIFIR
6. BOŞ CÜMLE anlamında... Bunu matematikte belki okudunuz ama, ne kadar önemli?

Önemini anlayan YESEVİ'den söz etmiştim: Dünya hayatının bomboş (cümle) olduğunu, boş-tümce-boş-küme EMPTY SET olduğunu söylüyor.

Yesevi'yi sevmemiz gerektiğini, onun bir ucundan Hanifliği neredeyse yakaladığını, fakat beş vakit namaz yerine daha az kıldığı için, sünnetleri terkettiği için RAFİZİ diye dışlandığını yazmıştım. Alevi sanıldığını!

Bu felsefeyi (hologram/hayal) en iyi anlatanlar da bizden: Cantor, Hilbert kümeler teoremi için çok uğraştılar onca muârızlarına rağmen. Elcabir SIFIR'ı icat edip diğer 9 sayının yanına koydu. Böylece ondalık artışları veya ondalık kesirleri bulmuş oldu (ALGEBRA=CEBİR=EL CABİR). İşte bu isimler bilimi bilim yaptılar -anlayana-.

Bu bir din değil, mezheb değil, tarikat değil dedim. Bu HANİFLİK yani insanın mayasının KALUBELA'da yaratıldığı FITRAT! O fıtratın tohumunu Kalu bela'da taşıyanın adı İBRAHİM as idi. Sonsuz şey içinde SONSUZDA_bir ihtimalle İBRAHİM fıtratı üzerine DİN seçildi. O diğer nefsler gibi (biri de ben) BOŞ CÜMLE olarak davranmadı.

"BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM" sorusuna "EVET DİYEN" ve bir tür "Kifaye" ile hepimizin sözcülüğünü yapan İBRAHİM atamızdır.

Farzı ayn ile kifaye farkını biliyorsunuz. Herkesin sözcüsü İbrahim as. Allah'ın dostu oldu (Zaman yok. Olmuş idi/oldu/olacak idi/olacak vb. hepsi AN dır.) Geniş zaman ile İbrahim as ALLAH'ın HER AN dostudur. İbrahim'e "ÖĞRETMESİNİ" istedi, bir grup bu öğretmenin peşinden gitti (İbrahim milleti).

İdris DERS verdi. İdris as İbrahim'in ardından ayrılan İKİNCİ noktanın (şey) adıdır. Allah sonra tüm ELÇİ-şeyleri topladı. Misak meclisi (üçler meclisi) Yahya'nın da İbrahim ve İdris'e katılımıyla kuruldu. İbrahim ölümlü olacaktı, ama İdris ve Yahya ÖLÜMSÜZ olacaklardı.

İdris "Ölmeden ölmenin" sırrını YAHYA'ya verdi. Yani İbrahim as.a iltimas edilmemek için, ve illa ki, Rabbine ÖLÜM ile rücu etmek isteyeCEĞİ için HAYAT hakkı, İdris'e verildi. İdris de bunu YAHYA'ya verirken Dirilik hakkı o şey "İKİ EL tarafından paylaşılınca" ikisi de ölümsüz oldular.

İbrahim ölecekti ama geriye İKİ diri bırakacaktı. O halde ÜÇLER meclisine bir diri daha gerekiyordu. O İdris gibi BİLİM; İbrahim gibi RAHMET ve Yahya gibi DİRİLİK alacak biriydi.

Rabbine giden Asansöre bindiğinde "sonsuz x sonsuz kare matris+holografik hafıza
içeren KÜBİK matrix olan LEVHİ MANFUZ'a kadar tırmanmıştı. Onu evrende gören İLK VE SON y a r a t ı k idi.

Böylece Hızır'ın başlangıcına kadar gelmiştik. Hatırlatmak için bir daha kâh yazıp, kâh copy paste ettim.

<> 18/65. Orada, KULLARIMIZDAN öyle bir KUL buldular ki, biz ona indimizden bir RAHMET vermiş, lütfumuzdan (LEDÜN na) bir İLİM öğretmiştik.
<> 9/128. Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.
<> 3/81. Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak
iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mi?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti.

Burada tüm müfessirler, sözü edilen MİSAK peygamberinin İLLA ki Hz Muhammed ss efendimiz olduğunu ve Tunceli Alevileri de Ali as. olduğunu yazıyorlar. Sizce de bu ilk bakışta efendimiz gibi duruyor mu? Samimiyetle yanıt ve yorum bekliyorum. Top sizde.

<> İyi de peygamberimiz vefat etti; ayette anlatılan kimse sağ; olur değil.

Evet o kişi SAĞ! Bu birinci delil!

<> İlk önce nebi+LER yazılı ayette; sonra rasul! Resulullah SS nebi+LER içinde.

Evet bu kişi NEBİ(elçi) değil ama R A S U L ! Zaten Hızır için de "Peygamber idi" denmiyor! (Zülkarneyn, Lokman, Üzeyr, Hızır peygamber değillerdir.)

<> Hani Allah NEBİLERDEN 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir RASUL geldiğinde...
<> Kur'an'ı da doğrulayacak bir RASUL..

Evet NEBİLER'den (ki son nebi vefat eden Efendimizdir) sonra bir Rasul (resul değil/RASUL). Mesela Mehdi RASUL (Mehdi Nebi veya Mehdi Resul değil). RASUL!

<> Kur'an nasıl öncekilerin tasdiki ise, ayetteki RASUL Kur'an'ı DA doğrululayacak/doğruluyor.

Yani artık ortodoks ve katolik diğer müslüman müfessirleri YALANLAYABİLİRSİNİZ! Tefsir yapmak için HİÇBİR ŞEY BİLMİYORLAR! Adı Elmalı Armutlu da olsa maalesef, bir YEZİDİ çalışmasını, bir sünnet şeriatını aşamamış tefsir denemeleri bunlar!

Onlara O SÖZ HAK OLDU! Bunun için onlara diyorum ki: SİZ ALLAH'IN AYETLERİNİ YETERİNCE ANLAMADINIZ!

<> 27/82. O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.

Bunu söylemek görevi Evren/insanlık/tüm dinler/islamlık TARİHİ boyunca SADECE BANA VERİLDİ! Yani okuduğunuz bu satırları YAZAN kişiye! TEK kişiye!

<> 3/193. "Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının (müNaDiye), 'Rabbinize inanın!' diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize iyilerle birlikte ölmek nasip et."

Hep beraber Kur'an'ı işitip ALLAH'a İTAAT ETTİK! İŞTE HANİFLİK BU!
Eski dinleriniz (katolik ve ortodoks islamiyet) yanlışlarınızı ALLAH ÖRTTÜ!

Bunu nereden anlıyoruz? Sizleri PROTESTANT bir İbrahim milleti dinine çağırdı/nasib ettti! Allah size bir kıyamet Alameti bile nasib etti!

Siz Protestant/Hanif müslümanlarsınız.
Ali-İmran / 104'ü GERÇEKLEŞTİRDİNİZ!
Zoru başardınız.
Ortodoks ve katoliklerden AYRILDINIZ!

Artık Allah'ın ipine topluca tutunup uçurumun (Ortodoksluk ve katoliklik) kenarından kurtuldunuz. Allah gönüllerinize KARDEŞLİK sevgisini koyup, siz+biz=BİZLERİ kaynaştırdı. Birbirimizin can düşmanı değil, SELAM SELAM diye iki kez BARIŞ diyen kulları oldunuz. SEVGİYLE DOKUDUNUZ VE KUR'AN OKUDUNUZ!

<> 3/8. "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen."

Sizin İMANINIZ İKİ KATLI/katmerli/duble iman!
Sizin imanınızı ŞEYTAN BİLE sarsamaz!
Bundan sonra gidip yeniden katolik/ortodoks/şeyh kulu veya ateist olacak haliniz yok!
SİZ artık İBRAHİM MİLLETİ diye bir PARANATEZE alındınız.

HÜR SEÇİMİNİ yapmışsın. "Ben bunu istiyorum" demişsin. ŞU MATRİX aleminde yani rüya içinde rüya aleminde saliseleri ebediyet ile değiştiren sen değil miydin? (Ah bir hatırlasaydık Kalu Bela'da Allah bunları gösterdi.)

<> 78/40 Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Bir gündedir ki o, kişi kendi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve küfre sapan şöyle der: "Keşke toprak olsaydım!"
<> 13/25 Allah'a verdikleri sözü, onu antlaşma haline getirdikten sonra bozanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgun çıkaranlara gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun en kötüsü de onların olacak.

Allah cehennemi de gösterdi
(Süperpmazma fiziği uyarınca)
 
Cehennem boynunu büktü: "Bana kim gelir ki Yarabbi...Beni kim ister ki?"
Ve evrende en yüksek tiraj trend CEHENNEMİNDİR.
Cehennem dedi ki: "Kim ister gittikçe çirkin olmayı-şu hurilere baktığında-
Allah buyurdu: Doldun mu?
Cehennem yanıtladı: "Daha var mı/"
 
Allah zalim mi?
Eğer buna zalimlik derseniz daha dünyada başlar bu suçlamanız. O neden zengin, bu neden erkek de dişi değil. Bu neden kedi de insan değil!
OYSA bizler SEÇTİK bunları MUTLAK ÖZGÜR iradeyle
"Kedi olacağım" dedik.
Maydonoz olacağım dedik
Melek-cin Mecüc olacağım dedik
Deccal olacağım dedik
Hatta "Zenginlik verme bana rahmet ver" dedik.

<> CİNSİYET SEÇİMİ DE BİZE mi ait?
(Ruhların cinsiyeti yoktur selameyn. Bedende cinsiyet vardır.)

Bunları doğarken unuttuk. O zengin ben fakirim dedik. SÖZÜMÜZ neydi? "Ben zenginlik değil rahmet istiyorum" Unuttun mu sözünü? Hatırlatır o gün sana son nefesinde Melekül Mevt. "Yaaa ben gönüllü yoksulluk istemiştim! "

MATRİX evreni böyledir. Herşey hayal aslında. Hülya, rüya. (Cümle hologramlar-bir tür sanal gerçekçilikler)

<> Rum30/43- bir günün gelmesi öncesinden Vechini kayyim (bölünemez, değiştirilemez) dine cevir. Allah'tan onun için geriye döndürülmesi yoktur. o günde sed sed ayrılınır.(matris, )

Evet MATRİX. Genlerimiz bir matrix aslında. Dörtlük sistem (AGCT) olası dizeler ve dizgeler oluşturuyor. Bu da bir matrix.

Ya gezegenler. Hani şu Tietz Bode sayısı vb. Bir DÜZLEM MATRİSS değil mi?
0-3-6-12-24-48-98-.... diye diziyorsun gezegenleri bunlara 4 ekliyorsun ve 10'a bölüyorsun, çıkan güneşten uzaklığı veriyor. Bu da MATRİSS. (Keşke Matriss'in de filmini çevirselerdi.)

Matrix tüm gauss ve Riemann 3D'lerine yanıt olurken
Matris birleştirilmiş bir Tarık ve Dabbe (Gök ve yer) MAHŞERİ oluveriyor.
Böyle bir evrenin de filmi yapılabilirdi. (Steven Spielberg duymasın-imza spilberg)


Altbölüm 20A
Doğum


<> 120 günde said veya saki olacağı ve cennet cehennem ın programlanması, anne karnında insanın kaderinin tayın edilmesi kaptan

Olay anne karnından ÖNCE başlıyor. Kaç kere yaşadık kaç kere öldük! İki kez doğup; iki kez öldük. Bunu ikinin katlarıyla ÇOĞALTABİLİRSİNİZ.

El EVVEL biz yoktuk-ezeli olan tek Allah'ımızdır-YOKTUK demek "Ölü olmak" demek.
Bi ezelde ölüydük. Ezelin bir noktasında "KALUBELA kuruldu" RUH'u yarattı Allah'ımız! Ona kendinden üfledi ve biz BİRİNCİ KEZ DOĞDUK! Bu bir denklemin en büyük (köşeli, kasisli) AÇ-PARANTEZİDİR!

Allah'ımız sırayla KASİSLİ-Köşeli ve bildiğimiz üç parantez açtı: ÜÇ KARANLIK!

Kalu bela'da MİSAK verdik! Onu tutup tutmayacağımız bizim ÖZGÜR irademize kalmıştı.
Bize kalırsa, PEŞİN PEŞİN "tuttuk biele..." dedik. EN BÜYÜK YALANI o gün ilk kez söyledik. ÇOĞUMUZUN ilk y a l a n ıydı.

Allah'ımız, "Pekala o zaman sınav sonuçları gereği, kiminiz YEŞİL(Cennet adayı) kiminiz kırmızı (cehennem adayı) olduk..

Buna BİZ İTİRAZ ETTİK: Neden kırmızı neden yeşil? Neden bu ayrım? (Ruh TEK'tir, niçin iki renk olduğunu HAKLI olarak sordu.)

Rabbimiz, çünkü sizler İKİ MİLLET; üç zümresiniz! buyurdu!

TEK olan Ruh bunu hiç mi hiç anlayamıyordu. İki millet kim? Üç grup kim? (Ezvace)

Bunları biraz açalım!
Ayetlere bakınız: Kafirler TEK MİLLETTİR!
Ayetlere bakınız onlar için "Cehennem milleti" diye yazıyor.

Cehennem milleti TEK bir millettir-tümü birden- Ve bu üç ezvace'nin (sınıf) BİRİDİR! Geriye kalan iki ezvace'den yukarıdaki Cennet adını alıyor.

Ama Cennet milleti tek millet değildir! Demek ki Vakıa 27'den itibaren anlatılan cennet ehli/ashabı MİLLET d e ğ i l d i r !

Ama 26 dahil berisi olan SABIKUN(Naim cennet) sadece HANİF içerir ve her hanif illaki
İBRAHİM MİLLETİDİR"

Üç sınıf var, fakat iki millet var! Bunu aklınızda tutunuz. Bunlar Cehennem milleti ve İbrahim milleti olmak üzere ikiye ayrılır.

Yeniden soruya dönelim!
Kasisli parantez ile RUH biçiminde var edildik. Orası İÇİ kalubela mekanı olan yerdir. DIŞI ise (ki dışını görmeyeceğiz) HORN HOLE (Sur borusu olan mutlak tekillik) biçiminde DİZAYN edildi (yaratıldı)

İlk iki parantez arası birinci KARANLIKTIR!
İkinci parantez ise, bizim sınav faktörümüz için açılmıştır.
Biz "YALAN söyleyip söylemediğimize " inanmadığımız için bize HOLOGRAFİK bir mekan yaratılacaktı çünkü...

<> Rahman-43. Hazihi cehennemulletiy yukezzibu bihelmucrimune. :
<> Rahman-43. İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennem milletidir.
Teşekkürler. Bir de İBRAHİM MİLLETİ'nden tek bir örnek veriniz.
<> BAKARA-130-[HZ]-İbrahim’in milletinden, kendine kıyandan başka kim yüz çevirir? Gerçek su ki, Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, ahirette de hiç şüphe yok ki o iyiler arasındadır.
Holo-mekan demek>>>HAYAL ALEMİ yaratmak demek, Matrix'in dünyası gibi...

O hem reel hem imajinerdir:
Şöyle ki:
Eğer gök ve yer ayrılmış, çapın bir ucuna Tarık seması öteki ucuna da Dabbet Arzı konmuşsa, o HAYAL BALONUDUR! Yani şu devasa evrenimizdir. Bir tek noktanın (şey=nun) üflenerek açılmış hali! Aslında zavallım evren bir tek NOKTA! Merkez/özek noktası...
Elbette bir de çapı var:
Çap eğer YER ve gök biçiminde dikine uzanırsa>>>>>Adı Gauss evrenidir. Balon/semer vb. sanırsınız. Ama HAYALDİR (hologramdır.) Eğer gök ve yeri birleştirip (ki en önce bitişik idi) yeniden bir düz çizgi yaparsanız. Ya da küreyi daire haline getirirseniz, ya da çapı dikine değil de ENİNE uzatırsanız, adı MAHŞER MEYDANIDIR.

İşte bu ÖTEKİ p a r a n t e z Mahşer, kapanacak olan parantezlerden biri...

Gelelim yine başa:
Yani Mahşer denen İKİ BOYUTLU'da buluşmadan önceki KÜRE gibi üç boyutlu olan/gök ve yerin ayrıldığı/dolayısıyla KÜRE gibi algılanan BU evrene... Burası RUH'un fazlarının gönderileceği SINAV sahası...

Ama yine de GERÇEK(reel/somut) değil! Gerçek olması için YER ve GÖKÜN birleşmesi, yani Tarık ve Dabbet'in birbirine EN UZAK değil; en yakın olması şartını içerir!

Burası bizim RÜYALARIMIZ gibi bir DEKOR yeri! Rüyalar bir tek noktadan (NUN) görülür. Yani yatağınız, yatak odanız gibi elinize cetvel alıp ölçemezsiniz mekanı... Engindir rüya dekoru... Çayırlar çimenler, bitmeyen ormanlar vardır. Ama cetvelle giremezsiniz ki ölçesiniz MEKANIN ne kadar yer (oylum/hacım) tuttuğunu...

Ve dünyaya RUH'dan üflenir. Yani ilkah aşılanma olmuştur! Ardından 100 ila 120 gün geçmiştir. CANN'ın (can/canlının organizması/embrio) CANLANMALIDIR.

Embriyo RAHİM'dedir. (Dikkat Allah'ın rahmi, rahim ağzından başlar ve tıpkı sur
borusuna benzeyen yumurtalık çatalında son bulur. Genital organları buna dahil etmeyiniz. Onlar boşaltım ve üreme aracıdır.) Ama sözünü ettiğimiz ALAK karanlığı RAHİM'dir.

Rahimin ağzı en küçüktür (BERZAH=BOĞAZ)
Rahimin içi bizim KALUBELA mekanıyla birebir aynıdır.
İki yumurtalık>>>SUR İKİ KERE ÜFLENİR!
Rahimin dışı>>>RAHMAN (erkek)dır.

Adem ve havva atalarımız önce ve ilk olarak bu noktadan iç-dış ve/veya ters-yüz edilerek ayrıldılar. Bu noktanın Cennette KAPATILMASI Allah emri oldu! (Ama çıplaklığı idrak eden nefsimizdir. Yani nefsimiz ona çıplak demekte, incir yaprağıyla örtmek istemektedir.)

Cinselliği tabu edinen ne Allah, ne Ruh ne de canlının kendisidir. (Beden kendini tabu edinmez.) Cinselliği keşfeden NEFS'imizdir. Nefs olmayınca (Allah, melekler ve cansızlar vb.) cinselliği tabu edinmezler

Cinselliği tabu edinen tek FAKTÖRYEL >>>>>>>>>NEFS'dir.

Adem ve Havva'ya yasak ağaç meyvesini şeytan verince, NEFSİN Kalu Bela'da terbiye edildiği bu RIZK ağacı kişilere NEFSİNİ hatırlatan tek objedir. Tek yasaktır. Onyüztiryonlarca x sonsuz meyve dururken, sadece YASAK olan ağaçtan yiyerek, inanılmaz bir ihtimali gerçekleştirmiş oldu Adem babamız ve Havva annemiz! İnanılır gibi değil!


Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment