20100109

CENNET&CEHENNEM / MAHŞER

Yalanlarımızı da affetmeyi vaad etmiştir Allah!

Başkasına dokunan YALAN'lar dışında. (Bunlar namuslu bir kadına iftira, başkasının onurunu yaralayan yalanlar ve iftiralar, gıybet denen dedikodular vb.)

Bunların affı yoktur. Ancak ve ancak iftira edilen ya da şüphe, zann isnad edilen kişiden KUL hakkını helalleşirsek affolunuruz.

İnsanı kendisine ya da eğittiği çocuğuna yalan söylemesi bir zarar içermez. Mesela ben üçbuçuk yaşındaki çocuğuma "Gökten Aydedeyi getireceğim, sen yeter ki uyu" diyorum. Olmayacak şeyler vaad ediyorum. vs. vs.

Ama tutup da aranızdan birinin Günahını aldığım anda HALİM harap... Çünkü, Ahırette hesap görülürken (hesap görme yeri Cehennem cennet değil, mahşerdir.) bir açlık oluşturulacaktır.

İftira edilenin cesedi "Yemek" diye sunulacaktır. Bu resmen kokmuş ve yarı çürümüş bir MEZAR artığıdır. Onu yemekten başka çaresi de yoktur. Artık o yamyamlar defterine yazılmıştır. Bir haftalık ya da on günlük bir ölünün etini yemek iğrencesi ve işkencesidir bu... ZANN ederek iftira (İftira en büyük yalandır) atmıştır çünkü...

Zann'ların en büyüğü de "Ma Kâne HadiSen yüftera" ayetinin sırrıdır. Çünkü RESULULLAH'a iftiralar topluluğuna H A D İ S denmektedir. Hadislerin peşinden giden herkese RESULULLAH'ın cesedi yedirilecektir.

Hemen Allah'a sığınalım ve geçmişteki bu tür yanlışlarımızı bağışlamasını dileyelim.

O gün cesetler sofraya konacak. Vücut üyeleri (Eller, kollar, adımlar vb.) KONUŞACAK. Yani hesap defterine kayıtlı olan 11 boyutlu görüntü (Yanında ses, koku vb.) HOLOGRAM edilecektir.

Hesap defteri MİSALİ olan kayıt bandından alınacak ve canlandırılacaktır. Ceset yemek de aynı işlemden geçmektedir.

Ayet öyle diyor: "Ölü KARDEŞİNİZİN etini yemekten iğrendiniz!" (Hem de di'li geçmiş zaman=Past tense olarak söylüyor.)

Bunun anlamı şu:
Hologram alındığında GEÇMİŞTEKİ kayıttan alındığı için PAST TENSE olarak kullanılıyor. O gün kıyamet kopMUŞTUR. diyen ayet gibi. Mişli geçmişi de (Past perfect tense) var bu işin. Bunlar ÇİRKİN hologramlardır.

<> 49:12 Ey iman edenler, zandan çok kaçının; Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın).Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.
<> ALLAH bizleri "insan cesedi eti" yemekten korusun!..

Amin. ZANN=PARANOYA dehşetli bir hastalıktır.

<> Özür dilerim Hocam Mahşer konusunda izahda bulunur musunuz.?

Dostum, zaten ister istemez mahşeri işliyoruz.

Hologram şudur:

Bir mıknatısın magnetik akılarının oluşturduğu üç boyutlu uzay kafesidir hologram.

Hologram demir tozları (hücre, atom, kuant vb.) niceliklerini akılarına yapıştırarak bir nitelik oluşturur, bir biçim ortaya çıkar.

Yani demir tozları (Beden) olmasa da hologram (Magnetik akılar kristal kafesi) anlamına gelen HOLOGRAM orada mevcuttur.

Allah bizleri önce ruh düzeyinde (Hologram) yaratır. Sonra da evrene "Ol" der ve üfler. Evren içeriği olan kuantlar bizlere BEDEN olurlar ve doğarız.

İki boyutlu bir küre yüzeyine doğarız. Kürenin içinde bir mıknatıs (Hologram seyelanları) üzerinde de demir tozları (Madde ve enerji)

Mahşerde evren küresel iki boyutlu olarak değil; kağıt gibi ya da yufka gibi kalınlığı olmayan bir iki boyutlu olarak açılacak.

O kağıdın altına yeniden MIKNATIS akıları (Bizi biz yapan özgün mimari ve nitelik) yaklaştırılacak...

Yeniden ve yine DEMİR TOZLARI bizim magnetik akımıza yerleşecek ve biz tekrar orada BEDENLENECEĞİZ.

İşte bu ilahi plana ve mimar çizimine HOLOGRAM ; bunun realizasyonuna da BEDENLENME (Encarne) deniyor.

<> Ruh boyutunda yaratılan mutlaka dünyaya gelir mi?

Mutlaka... Ruh (Üflenen) dünyaya gelir. Çünkü:

CANSIZ MADDE "OL" emriyle oldurulurken; onu canlandıran ŞEY ise "ÜFLENEN ALLAH RUHU" dur. Evren "Ol" emriyle ve içeriğiyle(Nicelik=Quantlarıyla) ve noktasal boyutta oldu. Ama Planck noktasından çapı daha küçüktü. Yani cansızdı, canı yoktu.

Ta ki Rabbimiz onu üfledi. O zaman 7 boyut arkada fakat CANLI dediğimiz 4 boyut ŞİŞEREK genişledi.

Yani NOKTA'dan NİTELİK (kartezyen koordinatlar) çıktı. Nokta cebirinden bir GEOMETRİ (Hologram) FIRLADI. Buna mıknatısın görünmez akıları diyebiliriz.

Ve cansız olan demir tozları da bu akıların çizgilerine oturdular=BEDENLENDİK.

"Bizi ilk kez yaratmaktan aciz olmayan rabbimiz, ikinci kes yaratmaktan mı aciz olacak?"

Enbiya 104'de yeniden yaratılışın ESKİSİYLE tıpatıp aynı olduğu bildiriliyor. Magnetik akıları ben sadece MİSAL olarak verdim.

Hologram teoremini bilen bilir ve daha önce de sözünü etmiştim. Hologramın KÖTÜ biçem ve biçimleri de var. (Biçem=Format anlamında)

Bu konuda Almanca değil ama İngilizce çok elverişli.

Hole=Delik , açık, sızdırma çatlağı ve hatta karadeliklerdeki gibi DELİK , gaz kaçağı, elektrik kaçağı anlamında kullanıldığı gibi, Hole'dan oyuntu oyuk, mecnun olmak anlamına gelen üç boyutlu (Delik iki boyutlu, kuyu üçboyutludur) HOLLOW da var. (Holoween'i anımsayınız.)

Hayal+et=Hayelet anlamında
Hayal ve Hülya=HAulo (Latince) olduğunu anlatmıştım.

Bunlar İYİ anlamda ama kötü olanları da var. Örneğin Hollow (Hayalet) ve bunların Hologramları (Halusinasyon,Halu-gram) vb.

Mahşerde yeniden bedenlenirken yaptığımız eylemlere uygun biçimler alacağız.

Örneğin yalancının dili inanılmaz uzun olacak. (Pinokyonun burnundan metrelerce uzun ve ağza sığmayacak.) Konuşan eller, yenilen Zombi cesetler de bu sayede olacak.

Yani Hollowgramlar oluşturulacak. (Burada Allah'ımız haşa Zalim değil, dilimizin deformasyonunu belirleyen BİZİM davranışlarımızdır.

Irkçı beyaz, çok çirkin (Sahtiyan) bir ZİFİR (Zencinin en koyusu)
Güzelliğini haksız rekabete harcayan , Allah'ın menettiklerini işleyen güzeller ve yakışıklılar ise birbirine baktıkça kusacak kadar çirkin ve iğrenç olacaklar

Bunlar MAHŞER manzaralarıdır.
Cehenneme gidenler çok daha çirkin;
Cennet'e gidenler inanılmaz güzel olacaklar.

Mahşerdeki durum bu:
İki boyutlu kağıt üzerinde bekleyen demir tozlarına, Hologram (Akılar) yaklaştırılacak ve diriliş ama GÜNAH ve SEVAPLARIN belirteci olan BİÇEMLERDE dirilişler oluşacaktır.

<> Fiillerin manaya dönüşmüş hali mi olacak hocam?

Fiiller, eylemler kötü ise, salih amellerden değilse, bizlerin HURİ güzelliğini deforme etmekte. (Buna nefse zulmetmek deniyor.)

Nefse zulmetmek demek, HURİ yaratılışında olan insanın kendisini istemediği, iğrenilecek biçimlere değiştirmesi anlamında. Kim ÇİRKİN olmak ister?

Ama göreceğiz ki ÇİRKİN ve İĞRENÇ olmak için dünya güzelleri ve yakışıklıları yarışmışlar, nefislerine öyle bir zulüm yapmışlar ki, nefisleri mesela çubuk mıknatıs iken bükülüp atnalı mıknatıs haline gelmiş.

Mahşerdeki yeni yaratılışta da bu deformasyonu yaşayacaktır insanlar...

Nasıl böyle anlatmak, İmamı Gazali'nin masallarından ve Kur'an'a ters uydurmalarından daha iyi değil mi?

<> aynı zamanda eşzamanlı MAHŞER i de mi yaşıyoruz yoksa kaptan

Biz KALUBELA'da söz verdik ve bize bir MAHŞER oluşturuldu ve orada secde ettik. Secdeyi yaşıyoruz. Başımızı kaldırdığımızda HERKES orada olacak...

<> SABiKUN u NASIL düşünmeliyiz burada hcm?

Sabıkun HİÇBİR matematiğe bağlı değildir. ÇÜNKÜ ARŞ matematiği-ki asla bilemeyeceğiz- sistemine bağlıdır, Arş ile bitişik olduğundan onun kuralları Cennet'inki ile farklıdır.

Cennette zaman bir ileri bir geri akarken, bu sonsuzluk, Sabıkun'da hep ileri ve sonsuzdur, TEKRAR yoktur, sonu yoktur tam ebedidir.

Nimetleri Cennet Tuba ağacından değil; ALLAH Arş'ından gelmektedir. Tamamen ayrıdır Cennet'ten... Hurileri bile BAMBAŞKA YARADILIŞTADIR.

Sabıkun yasalarını şöyle özetleyebiliriz. Allah dilemiş SAYILARI yaratmış 1-9 gibi ama düşün bir başka YARATILIŞTA DA 1-9 gibi sayılar değil (sayı yı ters okuyun ) IYAS yaratmıştır. Bu sayı mayı değildir BAMBAŞKA bir şeydir-ki ĞAYBDIR bilemezsin. Cennet , yasalara uygunken, Sabıkun ARŞ yasalarına ĞAYB yasalarına çalışır.

<> de sitter uzayında bu evren standartlarına göre sonsuzu anlamlandıramayız.

Evet görecelidir... Mahşer iki boyutlu olduğundan HİÇ KALINLIĞI olmadığından, kalınlığı GÖLGEMİZ kadar olduğundan, bir dikme (Sultan güç) olmaksızın De Sitter uzayının dışına çıkıp da "Haa! Bu uzay şöyleymiş" diyemiyoruz.

Biz bir sayfa kitaba hapsolmuş resim gibiyiz. Orada digital 3D (Dimention) olarak sanki "Üç boyutluymuşuz" gibi algılarız ama, Mahşer'de bu mümkün değildir.

Mahşerde ümmetler birbirinin üzerindedir ve hiçbiri diğerini rahatsız etmez, etkilemez.

Buna örnek olarak da şu karşınızdaki ekran üzerinde bilmem kaç tane pencere var. Biri EN ÖNDE gibi görünüyor. Siz arkadaki pencereyi etkinleştirerek, öne getirebiliyorsunuz. Ama EKRANIN ta kendisi İKİ BOYUTLUDUR, yani öne gelen önde değildir. Mahşer'de böyle olacağız...

Orada bir Lara Croft/Tomb Raider gibi sahte üçboyutluluk var. (Tetris iki boyutlu oyun, diğeri çok canlı duran üçboyutlu oyun İSE DE aslında monitörünüzün ekranı İKİ BOYUTLUDUR. Tetris de Lara Croft da ikisi de aslında İKİ BOYUTLUDUR. İşte orada biz böyle olacağız.) Boyut bir kandırmacadır.

<> Kaptan şu anda biz MAHşER deyiz değil mi ? mutmain olmak için soruyorum

Zaten evrenin kabuğunda yani iki boyutlu yüzeyinde yaşamıyor muyuz?

<> dr aynadaki görüntü gibi mi?

Evet zaten aynaya hapisiz. Kur'an'da adı çok geçen GÖLGE kelimesi budur. İKİ BOYUTLUDUR DAİMA gölge... Ayetler "Gölgeyi uzattığımız zaman...." der. Bu uzunluklar bizi aldatmasın. Gölgeyi oluşturan ANA OBJE, uzayıp kısalmaz... Uzayan (Thales teoremi gereği) ışığın kaynağına ve düzlemin durumuna göre gölgesidir.

<> (Furkan 45. Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra nasıl Güneş'i ona delil yapmışız!)
<> Mahşeri anladık kuşkusuz. Hanifler o mahşerin neresinde duracak?

Mahşerde KİMSEYE iltimas yok... Bir günü bin yıl olan sürelerde bekletileceğiz... Aynaya hapisiz. Mahşerde Hanifler BİR ARADA, İBRAHİM MİLLETİ'nin "Etkin penceresi"nde yer alacaklardır. İbrahim de bekleyecektir! Bu bekleme modudur. (Bazıları bekleme AZABI derler.)

Daha sonra ise "Hesap görme" modu başlayacaktır. O zaman HANİF MİLLET ARŞ gölgesi altında yer alacaktır. Burası "Suya düşen, gölge" gibidir. Serindir...

<> kabir azabı var mıdır ? varsa hesap görülmeden nasıl azap oluyor açıklar mısınız?

Kabir azabı sadece BİR TEK gün için vardır. (Ki siz fiilen henüz kataleptik haldesiniz, gerçek ölüm değil bu. Gerçek ölüm moduna bizi alacak olan Münker-Nekir mekanizmasıdır.)

O bir tek günü saymazsınız, Kabir azabı yoktur. Çünkü Onun yerine her azaptan daha beter olan "MAHŞERDE DİRİLME, MEYDANA YÜRÜME, HAŞROLUNMA, BEKLEME, HESAPGÖRÜLMESİ" gibi azaplar vardır.

Kabir azabı bunun yanında minik bir Kâbus kalır...

Münker "DÜNYA KAPISINDA" ve NEKİR İSE "AHIRET KAPISINDA" yani bir kapının ön ve arkasında dururlar. Arkaya (Ahırete) geçersin ve o anda BAŞINI KALDIRIRSIN ki-HEP BİRLİKET MAHŞER MEYDANINDAYIZ. Zaten oradaymışız. Oradaki mezarımızdaymışız.

Ve o mezardan KALKIVERMİŞİZ. Buna göre KABİR AZABI VAR MI? Bu kez ben soruyorum. Kalktığımız anda MAHŞER AZABI var. BEKLEME AZABI VAR. HESAP GÖRÜLÜRKEN UTANMA AZABI VAR. Kabirde ZAMAN YOK Kİ? Bir gün 50 bin yıl.

<> kabir dünya hayatı mıdır?

Eğer karadelikleri okudunsa, orada şunu göreceksin. "Karadeliğe=Kabre" yakalanan tutsak hızla o dehşetli çekim merkezine düşer. Işık hızıyla olan bu düşme dışarıdan bakan gözlemci için "Sanki giderek yavaşlıyormuş ve sonunda tekilliğe varmadan EBEDİ BİR HEYKEL gibi kalmış oluyor."

Bu BİZİM CESEDİMİZ. Yani mezarda çürüyen şey... Madde ve enerji ... ASLINDA tutsak saniyenin 400 milyonda biri zamanda (Saniyeyi buna böleceksin) karadeliğin tünelinden geçerek, BAŞKA BİR EVRENE (bambaşka bir öteki evrene) geçmiştir.

Ama CESET arkada beklemektedir. Gömdüğümüz herkes de böyle. KEMİKLERİ ORADA ama onlar saniyenin 400 milyonda biri zamanda NEKİR kapısından geçip bu kadar kısa zaman sonra MAHŞERDE AYAĞA KALKMIŞTIR.

<> Son nefeste insanın cennetlik ya da cehennemlik olduğunun bildirilmesi mekanizması nasıldır dr?

Son nefeste ZAMAN TERSİNE ÇALIŞIR. Yani tüm hayatını film şeridi gibi GERİYE doğru görürsün.

Doğduğun günden geriye gidersin. Ana rahmini görürsün. Daha geriye gidersin, Berzah'dan (Sur borusu) ile ruhunun üflendiğini görürsün. Daha gerisi ise "BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM" diyen bir İLAHİ SESTİR. Ve Ona orada söz verdiğiniz ve imtihan istediğiniz görürsünüz.

Sonra size HESAP DEFTERİ (Hani tersine gördüğün tüm hayatının gözünün önünden an be an geçmesi) gösterilir ve o zaman MAHŞERDE olduğunuzu anlarsınız.

HERKES orada, Dinazor, Cin , insan hepsi bir arada. MEĞER ORADAN GELMİŞSİNİZ... Ama mezarda CESEDİNİ gördükleriniz ise KARADELİK örneğindeki ve Nekir değil MÜNKER kapısında olandır. Siz inanılmaz bir çabuklukla MAHŞERE gitmişsinizdir bile...

<> Anda yaşamak nasıl olur hocam.
<> yaşarken bunlara şahid olabilir miyiz? ölmeden önce ölmek gibi..

Soru çok ama, KONU bitmeden sorduğunuzdan yetişemiyorum. (Bu bir sitem değil, sizin heyecanınız kutsaldır. ALLAH adını anıyorsunuz, Allah korkusunu yaşıyorsunuz. Ne mutlu bana)

ANDA yaşamak şöyledir:

ÜÇ BOYUTLU UZAY aslında MAHŞERDİR (İki boyutludur) demiştik. Kalınlığı ise pratik olarak YOK. (70 cm.lerden söz ettik.) Ama üç boyutlu kıyamet öncesi bu uzay'da ona eşlik eden ZAMAN BOYUTU da var.

Dolayısıyla ışık ve zaman konisi nedeniyle DÜN(neden) ve YARIN(sonuç) AYRIKLAŞMASINI yaşıyoruz. Ama altımız(Dabbe) üstümüz Tarık olunca yani MAHŞER MEYDANI olunca DÜN VE YARIN ortadan kalkıyor. ZAMAN tek bir şey oluyor. Onun adı AN.... Bir an ki bitmiyor da bitmiyor...

Hani ışık hızında da zaman duruyordu ya (Tarık seması) veya tersine mutlak soğukta (Dabbetül Arz) zaman duruyordu ya ZAMAN DURUNCA nefes alman gerekmiyor, (Nefes alman için zamanın ilerlemesi gerekli ki CO2 üfleyesin yerine Oksijen alasın) acıkman gerekmiyor.

Uzayda hiç bir şey senden hızlı olmadığından, uzaydaki bir şıhab seni vuramıyor. Uzayda hava yok ama SEN HAVA almak ihtiyacında olmadığından EBEDİYEN yaşayabiliyorsun. (Nefes alman için saatin tiktakları gerekiyor.)

İŞTE AN budur. Ama ışık hızından(Tarık semasından) aşağı ya da mutlak soğuk dereceden (Dabbetül Arz) yukarı çıktığında nefesini verirsin ve yerine NEFES almak zorunda kalırsın, yani havasızlıktan ölürsün. Bir kozmik ışık gelip seni öldürür, çünkü o ve sen aynı hızda idin ama şimdi o senden hızlı.

<> Block zaman, gri hiçlik bölgesi

Evet Blok zaman, Gri hiçlik Seması :) Ne çok şey biliyorum değil mi? (Reklam yapıyorum şU ANDA)

İNSAN AKLI EVRENDEN GENİŞTİR...

Öyle olmak zorunda... Çünkü evrenimizin çapı belli (işte 16 milyar yıl çapında diyoruz.) İyi ama, bunun dışında bize CENNET ve CEHENNEM senaryoları anlatılıyor.

Yani ORALARIN BİLİMİ ayetlerden ALLAH tarafından naklediliyor. Ağacından, çardağına kadar... Hurinin gözünden, Ğılman'ın yakışıklılığına kadar... ORALARA KADAR bizi çekiyor Allah'ımız. CENNET yasalarını çözmemizi bekliyor. Tıpkı Rahman suresindeki Vakıa suresindeki CENNET ve cehennem yasalarını...

İnsanın aklı evrenden geniş olmasaydı, nasıl ORALARI, Kur'an'da YER ALIRDI Kİ? Mahşeri düz bildik geçtik... Ama ondan burada ne yasalar çıkarıp yazdık, hatırlayınız...

ORADA YUVARLAK yok...
ÖKLİD uzay orası (Arş düzdür)
SİDRE (Cennetlerin yer aldığı yer) DÜZDÜR
direkler (aks) DÜZ VE DİKTİR.

Yani verilen bir noktadan (Direk) mahşere (bir paralele) bir tek paralel çizebilirsin.

Eğer orası yuvarlak olsaydı: Başı ve sonu BİRLEŞİRDİ. O durumda ÖMÜR olurdu SONSUZ HAYAT OLMAZDI! Yani yine ölümlü olurduk.

Artık yuvarlak gök açılacak. Yuvarlak dünya ve güneş de dümdüz uzatılacak.

<> Gece , gündüz var mıdır?

Cennet'te mi? Yuvarlak olmayınca, rotalar, yörüngeler, global yıldızlar vb. de olmaz. O zaman gece-gündüz de olamaz!

Cehennemin aydınlığı kızıl ateşinden menkuldür.
Cennetin serin aydınlığı ise ARŞ'ın NURUNDAN menkuldür.
Mahşer ise karanlıktır.

Ancak Güneş başımıza uzatılınca ve cehennem çekilerek yaklaştırılınca AYDINLIK olacak. O ana kadar mezardan mahşer alanına karanlıkta ve sürünerek gideceğiz.

İyiler için Tarık (Kendine ışıma, kendini aydınlatma) yetisi verilecek yani ayakta olacaklar.
Kötüler ise sürünecekler yani TARIK ışıması olmayacak.

Derken bir aydınlık yaklaştırılacak. Daha doğrusu Cehennem Zebanilerin elinden kaçmış saldırmaktadır. Olmaz olsun öyle aydınlık!!! Cehennemi zor dizginlerler, durdururlar. (Düşünsene bir süpernova'nın göbeğindesin.)

Ve nihayet insanlar mahşere göbeğe toplanırlar. O zaman güneş AÇILIP başımıza konar. Olmaz olsun öyle güneş! Yanıyoruz, beyinler kaynıyor!

Koşarız cami imamı tanıdığımıza,
koşarız şeyhimize
koşarız evleyalara
koşarız Resullere
ve Resulullah'a

HERKES SİZİ KOVAR: "Git başımdan ben kendim şefaat arıyorum kendim için" diye... ALLAH'TAN BAŞKA SİZE KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?

Şefaat ya Resulullah!
ALLAH'TAN BAŞKA BİZLERE KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?

İyi ama dememiş miydi Resulullah, "İlla da ümmetim illa da ümmetim, şefaat edeceğim." "Şimdi kendisi şefaat arıyor. Yahu bizi ketenpereye mi getirdiler!"

Mahşerde böyle bin yıl düşünüp duracağız. Resulullah dahil tüm elçiler ŞEFAAT BEKLİYOR olacaklar. BİN yıl dile kolay...

Ve yine bu kez size soruyorum
(Ben Kur'an'ım)
ALLAH'TAH BAŞKA KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?
ALLAH'TAH BAŞKA KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?
ALLAH'TAH BAŞKA KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?
ALLAH'TAH BAŞKA KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?

<> KUR'AN

Hayır Kur'an sadece "OLUMLU RAPOR VERİR"

<> Şefaat tümden Allah'ındır.

Evet Allah'ımızındır. Çünkü Rabbimizin adı EŞ-ŞAFİY'dir/Şifa veren, şefkatle şefaat eden...

<> 2:123 Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.
<> 255. Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyum'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku.Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça kim şefaat edebilir!.. O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!.. İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinindilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökler

O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça kim şefaat edebilir!..
Meal yanlış>>>>>ALLAH'TAN BAŞKA KİM ŞEFAAT EDEBİLİR diyor

Yani illa ki Bize Resulullah'tan, Hristiyanlara İsa'dan şefaat bekleyeceğiz. Ayet diyor ki, ŞEFAAT İZİN olarak ALLAH'INdır. Hiç kimseye şefaat fayda vermez.

<> 19:87 Rahmanin katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.

Evet HİÇKİMSEYE hiçkimseye ALLAH'TAN BAŞKASI ŞEFAAT EDEMEZ. İbrahim'e, Hızır'a, İsa-Musa-Muhammed efendilerimize...

SİZE ŞEFAAT OLARAK ALLAH YETER!

Cennet'te devam eden bir ŞEFAAT VAR:
19:87 Rahmanin katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.
Bu ayet dikkat edersen bunu açıklıyor.

RAHMAN suresi biliyorsunuz CENNETLERİ anlatır. ORAYA gideceksiniz önce...

Sonra (anlatmıştım) sizi oraya götüren BİR TEK fazla sevabı size hibe eden cehennemde yanan için de , size ait olan Cennet kapısında "Sizi buraya gönderen günahkar demişti ki: "bu bir tek sevabım var, o da bana fayda etmez. Madem günah ve sevabın denkti ve benim verdiğim tek sevap senin lehine olsun, senin olsun. "

İşte CENNET'e bu yüzden giren ve diğerinin sevabını almış kişiye denir ki, "GİT VELİNİMETİNİ, O CÖMERT İNSANI DA AL GETİR CENNETE"

Ve Gider onu alıp getirir birlikte giderler. 19:87 Rahmanin katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır. Bu anlamda.

Çünkü RAHMAN KATINDA diyor. Esfeli safilin >>Dünya yani Mahşer demiyor, SİDRE katında diyor...

Bunun anlamı şu: ALLAH ŞEFAAT ETMİŞ ve kullarını cennete almıştır. ŞİMDİ Cennetlik, artık gidip o cehenneme onyüzmilyon bin yıllığına giden en umutsuz müslümanı ALIP GETİRİR.

Yani ALLAH ŞEFAATİ mahşerdedir. VE ŞEFAAT TEK ALLAHTAN'DIR! Artık ALLAH'a HİÇBİR ŞEYİ ŞİRK KOŞMAYALIM! Resulullah'a Kurban olurum ama, o ALLAH değil! Allah'ın ortağı değil! Allah danışmanı hiç değil!

<> İzninizle babamın bir ricası var. Babaannem için şimdi o 16 yaşında demiştiniz. Bu konuyu biraz açar mısınız? Berzah Alemi'ni? Öldükten sonra Kıyamet'e kadar nasıl bir yaşantımız olacak?

Elbette açarım: Allah rahmet eylesin.

Benim kastettiğim BEDEN YAŞLANIR. RUH İSE fıtratı gereği, bayanlarda 16 yaş diriliğinde, erkeklerde 33 yaş dinçliğinde.

Yani yaşlanan bizim bedenimiz. Ama -70 kg. ötedeki beden (Bilincin zarfı) yaşlanmaz. Bir kez ne ise o olur. Hep öyle kalır.

Eğer yaşlanma olsaydı, Cennet'te bitkileri hazan yaprağı dökerdi. 80 yaşında Huriler olurdu. Cennet yıpranır, Cehennemin de ateşi giderek sönerdi. Bütün bunlar ÖNLENMİŞTİR.

Ölenin durumu kadın ise 16 yaşında olarak devam eder. Ama Ahırette bu bilinç, yeniden bedenlendiğimizde "ÖLDÜĞÜMÜZ SON YAŞIN DURUMUNU ALIR" ki "Filmin durdurulduğu yerden başlaması sağlansın diye"

Ve Cennet'e girildiği anda, birden kadınlar 16; erkekler 33 yaşında olurlar. Ve bu kural sonsuza kadar bozulmaz.

Berzah alemine giden RUH dediğimiz ana maddenin "KENDİ BİLİNCİMİZ" dediğimiz ayrık parçaları BİLİNÇ bedenin koordinatları olan xi yi zi içinde yer tutarlar. Bu soyut bir sayıdır.

Soyut kütleler yerçekiminin tersine BERZAH çekimine düşerler, göğe düşerler. Bunları yazmış konuşmuştuk.

İşte Babaanne O HAFİFLİKTE ve 16 yaşında. Onun 16 yaş fotoğrafını alıp bakarsan, artık babaanne fotoğraftaki gibi...

<> Öldükten sonra Kıyamet'e kadar nasıl bir yaşantımız olacak?

Bu sorunun yanıtını hatırlatayım. Evren DÜZ değildir. Evren illa ki başı ve sonu birleşmiş bir çember gibi düşünülür ki buna EĞRİ UZAY denir.

Bilimsel ismi; ÇEKİM ETKİSİYLE EĞRİLMİŞ EVREN'dir. Bunu yufka gibi düşündüğümüzde Bir HİPODROMA BENZETMİŞTİK. Koşucular vardı sayısız. Finish çizgisine (Mahşerde diriliş anına) topyekün AYNI ANDA ulaşmak için kulvarda koşan (doğmuş, şimdi yaşayan ve doğacak olan herkes) bu kulvarlarda koşmaya başlarlar.

Ancak içerideki (Adem-Havva) en kısa mesafeye sahiptir. Bu yüzden bir üstündeki kulvarda koşan oğlu-kızı , Adem'in başladığı yerden başlamaz, biraz ileriden start alır. Onun çocukları da daha ileriden başlar-ki- herkes EŞİT bir zamanda koşsun.

Stadyumlardaki koşuları hatırlayın: Atletlerin start çizgileri aynı hizada değildir. Ama EŞİT mesafeyi koşup, (eğer tümü aynı hızda varsayılırsa) finish çizgisine AYNI ANDA girerler. Yani BİRİNCİ yoktur, herkes BİRİNCİDİR, herkes foto-finişe aynı anda girmiştir.

İşte HER ÖLEN anında MAHŞERDE DİRİLİR.

Hem de taaaa torununun torunları da AYNI ANDA dirilmek üzere. Yani kısacası, Adem öldüğü anda MAHŞERDE dirildi. Ben öldüğüm anda Mahşerde dirilmiş olacağım. Kıyametin son insanı da mahşerde dirilmiş olacak.

HERKES AYNI ANDA DİRİLECEK.
Ne zaman öldüğümüz önemli değil.
KOŞU YOLU HERKESE AYNI VE EŞİT yapılmış
Her ölen MAHŞERDE DİRİLİR.

Herkes (Dinozorlar, cinler vb.) HERKES aynı anda DİRİLMİŞ OLARAK ORADA toplanmış olur. Mahşerin anlamı ve özelliklerinden başlıcası bu.

<> Kimse kimseyi beklemiyor.

Evet, beklemek yok. Çürüyen ceset. O bizi aldatıyor. Karadelik tekilliğine ulaşan kişinin GÖRÜNTÜSÜNÜN ebedi donup kalması gibi mezarlar da CESET dolu, kemik dolu. Fakat saniyenin 400 milyonda biri zamanda, ASLINDA karadelik tutsağı BAŞKA BİR EVRENE GEÇMİŞTİR.

Görüntü bizi aldatmaktadır. Kur'an "Şu atalarımızın kemikleri gibi olunca dirilecek miyiz?" diye dalga geçen ateistlere yanıtlar verir. Allah nice kavmi öldürüp diriltmiştir.


Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment