20100109

CENNET&CEHENNEM / SABR

SABIR ASLINDA YOKTUR!

Zamanın olmadığı yerde SABIR da yoktur. Zaman akmalıdır ki, "Sabır" denen eylem ortaya çıksın. Rabbim zamandan münezzeh fakat güzel adıyla ES-SABUR! Rabbimizin SABR'a gereksinimi var mı? Yani Rabbimizin bir zamanı/saati var da o saat içinde "Sabır" mı ediyor?

<> 45. Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuskusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
<> 153. Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardim dileyin. Hiç kuskunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.

Rabbimizin adı AL-Sabur (Es sabur)
Rabbimiz HAYY fakat MUHYİ (hayat veriyor)
Rabbimiz ĞANİ (zengin) fakat MUĞNİ >>>Zengin ediyor.
Rabbimiz ES SABUR>>>>>> ?????????????????????????
Orantıyı yakalaya bildiniz mi?

Eğer zaman olmasaydı/yaratılmasaydı yani İLERİ ya da GERİ akan bir ZAMAN boyutu olmasaydı, ZAMAN EBEDİ DURSAYDI, Bir lahza sonsuz ebediyet olsaydı, o zaman "NEDEN-SONUÇ" ilişkisinin ilkesi olan "Nedensellik de olmayacaktı-veya "causality principle" Öncü bir etkiyi artçıl bir tepki İZLEMEKTEDİR. Seslenirsim (etki/neden) döner ve bakarsın. (tepki/sonuç) Bu zamanı ileri çalışan sistem için geçerli bir ilkedir.

Işık hızında ebedi kaldığınızı(donduğunuzu) düşünün:
Neredeyse Allah'ımız gibi ZAMANDAN MÜNEZZEH'siniz. Hani diyordum ya, son aldığınız nefes size ebediyen yeter veya son yemeğiniz ebediyen sizi tok tutar...diye...

Zamanın bir çıkış ucu vardır:
Bigbang ile uzay-ZAMAN başlamıştır. Buna NEDEN (sebep) diyoruz. Uzay-zaman(Evren) böylece ZAMAN İÇİNMDE İLERİ DOĞRU genişleyecektir/genişliyor.

Ve kaçınılmaz son:
Yaratıldığımız gibi AYNEN GERİYE iade edileceğiz.(Enbiya 104.ayet) Yani NEDEN'in sonu olan SONUÇ'a ulaşacağız. Neden için IŞIK HIZI ve SONUÇ için de evrenin buz tutacağı mutlak soğuk derece (0 Kelvin) diyoruz. Demek ki NEDEN ÇOK sıcak; fakat SONUÇ çok soğuk oluyor. Zaten termodinamik doğa sistemleri de "Sıcaktan>>Soğuğa" dengelemek için ısıyı akıtmıyor mu?

Demek ki NEDEN ve SONUÇ arasındaki bilinmezi PARAMETRE olarak çözebiliriz. Hareketin donduğu 0 Kelvin ve Hareketin en hızlı olduğu BİGBANG patlaması (ışık hızıyla kısıtlıyoruz)
Demek ki SICAK başlangıçtan soğuk bitişe doğru EVREN genişliyor ve bunun adı TERMODİNAMİK yasası.
Demek ki SICAK NEDEN(Büyük patlama)den SOĞUK SONUCA doğru evren yol alıyor.
Demek ki 0 derece Kelvin ile C hızı arasında NEDEN VE SONUÇ birbirine E N U Z A K parametredir. En büyük mesafedir.

O halde neden ve sonucun birbirine en uzak olduğu MESAFEYİ bulmuş olduk. Henüz evren ölme noktasında değil,.(Can çekişiyor, ama hasta yaşıyor) Neden ve sonucun birbirine en uzak olduğu noktayı bulduk.

Şimdi bu noktayı birbirine yakınlaştıralım. Bu sadece ve sadece IŞIK HIZINA DOĞRU hızlanmakla olur. Hareketin durduğu BUZ TUTMA noktasında, gözlemci/bizler için ZAMAN DONMUŞTUR. Yani NEDEN var ama; SONUÇ çoooooooooook uzakta....

Hani Ashabı Kehf gibi üç asırlık bir donma gibi...
Hani Dabbet olanların bir saniyesine karşı 18 dakika geçmesi gibi
Hani Rabbin indinde bir günün bin yıl olması gibi...
Ya da Melekler ve ruh'un O kata 50 bin yıl tutan bir TEK GÜN'de gitmesi gibi...

Şimdi NEDEN ile SONUC'Un arasını GİDEREK kısaltalım. Uzaygemimiz var ve bu ışık hızına doğru büyük hızlarla gidebiliyor. Işık hızına doğru hızlanmak demek, NEDEN'i daha k ı s a l t ı p yanınızdan taşımak demek!

Yanınızda taşıyorsunuz NEDEN ucunu.. Dolayısıyla rotanızın sonundaki SONUÇ size yaklaşıyor. Neden ve sonuç arası SİZ HIZLANDIKÇA kısalıyor. Daha da hızlanıyorsunuz ve bir de bakıyorsunuz ki, zaman içinde -mesela-300 yol ileri gitmişsiniz. İKİZLER ÇELİŞKİSİ gereği ikiziniz sizden 300 yıl daha yaşlı kalmıştır.

Çünkü O YAVAŞ olan ikiz; siz ise ışık hızına yakın giden*siniz! Siz 3 asır daha GENÇ kalmışsınız-ikizinizden- Siz 20 yaşındaysanız, ikiziniz 320 yaşındadır. Biliyorsunuz bu Einstein başta tüm bilim adamlarının TEK GÖRÜŞÜDÜR. (Relativty=İzafiyet)

Ve daha da hızlanıyoruz. O kadar hızlandık ki,
NEDEN ve SONUÇ AYNI YERDE BİTİŞTİ.

Bir esnek cetveli alın: 0 yazan başı NEDEN ve mesela 100 yazan sonu da SONUÇ olsun. Bu düz cetvelin başı ve sonunu birleştiriyoruz. Yani bir çember oluyor.

VE NEDEN(OL) ile SONUÇ (ÖL) ikisi de AYNI YERDE BİR TEK NOKTA oluyorlar. NEDEN=SONUÇ oluyor... İki nokta üstüste geldi ve tüm ÇEMBER ortadan kalktı ve bir TEK NOKTA oldu. Yani cetvel=Nedensellik ilkesi idi.

Ama öyle bir hızla gittik ki, CETVELİN BOYU kısaldı kısaldı kısaldı ve BİR TEK NOKTA oldu. Neden ve sonuç öyle birbirine yaklaştı ki, ikisi birbirine değip AYNI ŞEY oldular.

ŞİMDİ HEMEN BU NOKTAYI gidip t e s t edelim. Aslında o noktayı biz test etmiştik. Allah şahidimizdir-test etmiştik- o gün orada NEDEN VE SONUÇ YOKTU! Ebedi hareketsiz (kabzedilmiş) gibi bekliyorduk.

Rabbim sordu: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?"
Kalu Bela/Evet Yarabbi sen bizim Rabbimizsin!
O gün neden ve sonuç yoktu: İKİSİ de aynı yerdeydi.
OL=DOĞUM ve/veya ÖL=ÖLÜM ikisi aynı yerdeydi.
Nedensellik yoktu! Zaman ileri geri akmıyordu.
BİZİM ADIMIZ RUH(lar) idi ve bir bütündük.
"Evet Yarabbi sen bizim Rabbimizsin" dedik.

O gün bedenimiz yoktu ve dolayısıyla nedenselliğimiz de yoktu ve dolayısıyla Rabbin bize ÜFLEDİĞİ kendi ruhundan dolayı RABbimizin takvimi-imiş-gibi aynı anda yanıt verebiliyorduk/veya RUH tektir, tek ruh (ki Rabbim üfledi) KENDİSİNE yanıt bekliyordu. (Yanıt aramıyordu-dikkat-yanıt bekliyordu!)

NEDEN VE SONUCUN OLDUĞU O YERDE nedeni -ayıklayabilirsek- Soru şu "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Ve neden ile sonucun aynı olduğu o yerde sonucu seçip alabilseydik SONUÇ SORUSU ŞU OLACAKTI: "Bugün mülk kimindir?"

Neden sorusuna yanıt verebildik: "Evet, Rabbimizsin" diyerek. Pekiyi Allah dışında herşeyin yok olduğu o gün SONUÇ sorusuna yanıt verebilecek var mı? YOK elbette. (La ilahe illallah) Rabbim yanıtı verecek "Bugün mülk Vahid (tek kalıcı) ve KAHHAR(kahderici) Allah'ındır."

<> 16. O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan tek Allah’ındır.

Ve BU CÜMLE yeni bir üfürüştür: Sur'a ikinci kez üflenir.
Rabbin ruhu yeniden üfler ve Ahıret yurdu kurulur.
Ve orada görürüz ki
"Biz Rabbimize kulluk için gelmiş, onun mülkünde kiracı olan kimselermişiz!"

Neden ve sonuç AYNIYDI fakat dikkat ediniz AYIRDIM.
Şimdi yeniden Kalu Belaya dönüyoruz.
"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"
NEDEN ve SONUÇ tek olduğu için YANIT verdik:
"Allah'a ŞAHİT olup, onun Rabbimiz olduğunu misak ettik"
Şimdi neden ve sonucu "bir milimetre" daha ayıralım.
Bazılarımız "ateş rengi" bir mekanda
bazılarımı da "Serin ve yeşil" bir mekanda
İYİ AMA, BEN ne yaptım da "Cehennemliğim?“
Veya merak bu ya-CENNETLİĞİM-
Neden ??????

Rabbimize soruyor RUH: "Ben bir bütünüm ve bütün olarak Rabbimsin dedim. Neden bütünümü iki kısım (aslında üç sınıf) yapıyorsun? Beni SOL'a SAĞ'a ve ÜST'e niçin ayırıyorsun?

Rabbim "Ruh" denen (Su örneğini vermiştim, buzluğa suyu korsunuz: TEMELDE su sudur ama; BUZ TUTTUĞU için artık bitişik değildir>>>Ayrık nefsi vardır>>>Buz kalıpları örneği....) suyu "Sıvı-Katı(buz) ve "BUHAR" fazlarında kıldı.

Buharlaşan SOL ehli meşeme
Su olan Meymene (Cennet ehli)
ve elbette... BUZ SU ÜZERİNDE yüzer.
Buz olan (Kristal olan tek kuant olan) SABIKUN/Naim cennet ehli...

Ama neden neden neden?
Nedenini sormak bir hata mıydı acaba?
RABBİM yanıtladı: "Sen, Hans'a kurşun sıktın!"
Beş itiraz oluşacak:
1. BEN kimim?
2. HANS KİM?
3. KURŞUN NE?
4. KURŞUN SIKMAK NE?
5.ÖLDÜRMEK NE?veya yaralamak?
İşte bunları bilmek için BİLMEMİZ için

BİZİM MUTMAİN OLUP GERİ GELMEMİZ İÇİN İMTİHAN s ı n a v açıldı/başlatıldı.

"Bu söyleşmemizi siz kullarıma DOĞUMDA unutturacağım; son nefeste hatırlatacağım! Sizi yeniden BURAYA alacağım. Ve sorunun yanıtını SİZLER bileceksiniz."

Sonra günün birinde bir çocuk doğdu. Adı Resul veya Murat önemli değil! Erişkin oldu, Hans'ı tanıdı! O'na düşman oldu. Ona ateş etti! Kurşunu öğrenmişti, düşmanlığı biliyordu. Kendi adını da biliyordu, öldüreceği kişinin de adını.. ve ÖLDÜRMEK fiilini de biliyordu, öğrenmişti artık moron katil! Ama Rabbine söz verdiği ve unuttuğu sınav meydanını bilmiyordu. UNUTTURULMUŞTU ilk nefeste ve hatırlatıldı Moron'a son nefeste.

<> A'raf 172: Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), sahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.

Ve herkesin son nefesini verdiği gün yeniden "SINAV" sözümüzü hatırlayacağız. Artık moronlar öyle saf saf masum masum "Hans kim, öldürmek ne?" falan diye sormayacaklar. Artık BİLİYOR olacaklar! "Eyvah bizlere" diyecekler. Biz KAABİL gibi Habil (Hans) kardeşimizi öldürmüşüz.

<> Enbiya-14. Dediler: "Eyvah bize! Biz gerçekten zalimlermişiz.

Ve NEDEN ile sonuç yeniden birleşmiş oldu. Pekiyi bu nasıl oldu?
1. Bizler Kalu bela'da söz verdik.
2. Secde ettik ve O SECDE'de kaldık...
3. Bir RÜYA gördük: Sanki 80 yıl yaşamışız ve Hans'ı öldürmüşüz.

O rüya bir kaç saliseydi. Birden secdeden başımızı kaldırdık ki, HERKES-ama herkes-MAHŞER MEYDANINDAYMIŞIZ. Secdeden başımızı kaldırdığımızda, zaten MEZARIMIZDAN KIYAM(a kalkmış) oluyor vs. Veya KIYAMET'e...

İşte bize göre bir kaç salisede yaşadığımız TÜM EVRENİN yüzmilyaryıllık öyküsü...

<> Bir kaç saliselik bumerang.

NEDEN = SONUÇ olduğunda İKİSİ AYNI ŞEY OLDUĞUNDA bize gösterilen rüyanın (saliselik bir olay) DÜNYA HAYATIMIZ olduğunu anlayacağız. Ve gerçekten bir rüya görmüşüz... diyeceğiz.

Demek ki SABIR'ı anlatırken şu üç vitese bakmalıyız:
1. SABRIN OLMADIĞI YER=Kalu bela
2. Sabrın OLDUĞU YER =Yalancı dünya
3. HER İKİSİNİN DE OLDUĞU YER =Ahırette dirilişten itibaren REEL YAŞAM
(artık hologram yok!!!! Rüya,,hülya yok)

Birincide SABRA gerek yoktu: Çünkü ZAMAN AKMIYORDU yani sabırsızlanmak için zamanın Akıp-geçmesi, sizin sıkılmanız falan gerekir.
İkincide ise SABRA gerek var: ÇÜNKÜ Neden ve Sonuç iki uzak uca yayıldı. Ruh derken Takyon düzeyindedir. Yani ışıktan hızlısınız! Enerji derken (ışık hızındasınız) ve hele hele MADDE derken Işıktan yavaş mı yavaş bu HIZDASINIZ!!! Yani artık NEDEN ve sonuç diye iki ucunuz oluştu. (imtihanı bu sayede veriyoruz.) Zaman denen boyut kondu ve saat dendi, tiktaklar başladı. İşte neden ve sonuç arasındaki mesafeye SABIR deniyor.

Önce Allah'ın SABRINI (Es Sabur oluşunu) irdeleyelim:

Allah'ın neden ucu yok>>>AMA EL EWWEL diye bir adı var.
Allah'ın sonuç ucu yok>>>>Ama Muahhar (Ahir her şeyin en sonuncusu) ismi var.
Allah daim/devamlı
Ezeli(Eksi sonsuz uç)
Ebedi (Artı sonsuz uç)
Ve iki sonsuzluk arasında BAKİ (beka=Kalıcılık)
Saydığım tüm bu esmaları toplayınız ve = (eşittir) dedikten sonra şu ismi yazınız:
ES SABUR!
Yani inanılmaz bir sabır.
Ezel denen, El Evvel denen NEDEN öncesi neden ucu-pardon uçsuzluğu-
ve Ebedi denen Muahhar denen SONUÇ sonrası sonuç ucu-uçsuzluğu

Demek ki Rabbimiz SABIRLAR SABRIDIR.

Bizim bir kaç saliselik KOCA (!) hayatımızda ise sabırsızlık var: Allah sabrı tavsiye edip, sabırlı olanın yanında olacağını beyan ediyor.

Sabrın sosyal ve psikolojik açılımına girmeyelim, bize gerekli olan, ayetteki BİLİMSEL açılımları... Önce (neden) ÇİÇEĞE su verirsiniz! Sonra(Sonuç) toprak o suyu çeker! Verildiği anda çekmez! İlla ki bir İNTİKAL süreci vardır.

Yani bekleyeceksiniz=SABREDECEKSİNİZ-ki-toprak suyu emsin bitkinin köklerine versin, oradan da özsu örneği çiçeğe hayat versin!

<> Mearic-19. İşin gereği şu ki insan; aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz yaratılmıştır

Ayetindeki gibi biz istiyoruz ki NEDEN=SONUÇ olsun, aynı anda olsun! Demek ki Sabırsızlık=ACELECİLİK! Bir an önce istemek tutkusu=HIRS. Toprağın suyu emmesini, fidanın ağaç olmasını bekleyememezlik ise SABIRSIZLIK! ve sabırsız olan herkes kaçınılmaz biçimde dirençsizdir, beklemeye tahammülü yoktur.

Ben çekirdeği ekmeliyim, sabretmeliyim, o ağaç olmalı ve bana meyveler vermeli... Ama bu NEFSİN işi değil! Çünkü bir kaç saliselik ŞU ÖMRÜMÜZDE bir kaç salise bile SABREDEMİYORUZ.

Oysa Allah ES SABUR'dur. Aniden ve Kıskıvrak bizi YAKALAMIŞ, işimizi bitirmiştir. (Neden=Sonuç olduğu için o takvimde , kıyamet kopmuştur bile...) Allah için bir kaç saliselik sabır "İŞİ BİTİRDİK" diye verilmiştir.

Bir örnek verelim: Yecüc Mecüc ile ilgili ayetleri yazar mısınız? (İki ayet var zaten)

<> Keyf 94: Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"

Ve

<> 96.Ye'cuc ve Me'cuc'ün önü açıldığı zaman onlar, her tepeden akın ederler
<> 97. Hak olan vaat yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin gözleri birden donup kalmıştır. Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk. Hayır, biz zalimlerdik." derler.
<> 98. Siz ve Allah'ın berisinden, kulluk/kölelik ettikleriniz, cehennem odunusunuz. Hepiniz oraya gireceksiniz.

Kehf'deki olayı anlatmanızı kastetmiştim. Oradaki ayetleri anımsayınız. Kehf suresi. Yani Yecüc Mecüc seddinin NASIL yıkılacağı?

<> 99. O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.

Evet bu! Dikkat ediniz: "O gün DÜNYADALAR" ama ANINDA AYET öteye geçiyor: Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır. İşte Allah için geçen süre budur.

Bir de "Kötülüğe süre tanı...Onlara mühlet ver...." söylemindeki bir iki ayeti yazalım.

<> Tarık 15. Onlar ha bire tuzak kuruyorlar/oyun çeviriyorlar.
<> Tarık 16. Ben de tuzak kuruyorum.
<> Tarık 17. O halde, o küfre batmışlara mühlet ver, süre tanı onlara birazcık...
<> 178. Ayet İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
<> 99. Ayet Allah'ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz.

Şimdi bu ayetlerin ÖZÜNÜ açalım: Ayet ayeti açıkladığından ÖZÜNÜ/ortak paydasını açalım: Bu saydığınız ayetlerin ORTAK PAYDASI ŞUDUR: "Görmüyorlar mı? Allah'ın kazası inip duruyor" Bu da ayettir.

"Allah'ın RIZKI ve bunun yanında KAZASI GÖKTEN iner!"

Ayeti bulursanız çok önemli bir SABIR konusuna gireceğiz. "Allah'ın kazası İNİYOR" Neyse...

KADER'i biliyoruz: Bizim hangi coğrafyada, hangi tarihte doğacağımız, genlerimizi kimden alacağımız, sayılı nefesimiz ve rızkımız TOPTAN veriliyor. Buna kader deniyor. Bu TOPTAN rezervimiz ve coğrafk-tarihsel konumumuz.

Eğer NEDEN=SONUÇ aynı anda aynı yerde olsaydı, bize bir defada örneğin 300 ton et verilirdi ve biz bunu bir ÖĞÜNDE bitirirdik. Ama neden ve sonuç ayrıştığı için, KADER olan bu rezervimiz/rızkımız bize bir defada değil; GÜNDE ÜÇ ÖĞÜN halinde i n d i r i l i y o r!

<> Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Ama biz onu ancak belirli bir ölçüde/bir kaderle indiririz. (Hicr, 21)

İşte TOPTAN olanın "Perakende" bize indirilmesine KADERİN kaza edilmesi diyoruz. Rızkımız bellidir ve toptan depoda durmaktadır.

<> O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. İçten(Allah'a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez. (MÜ'MIN / 13)

Bunu ZAMAN içinde öğün öğün bize veren REZZAK, kaderimizdeki o toptan rızkı gün be gün parça parça vermektedir. Alacağımız nefes bellidir: diyelim ki yüzmilyar metreküp olsun! İşte bunu bir kerede değil; son nefesimize kadar nefes nefes KAZA etmektedir. Sayılı nefes bitince de .... Ölüm kaçınılmaz oluyor.

<> [042.027] [E0] Bununla beraber Allah kullarına rızkı bol bol seriverse Arzda azar ve taşkınlık ederlerdi
<> Talak Suresi 3. Ayet Ve onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim Allah'a da yanıp güvenirse O, ona yeter. Hiç kuşkusuz, Allah, emrini yerine getirecektir. Allah her şey için bir ölçü/bir kader belirlemiştir.
<> [065.012] [E0] O Allah ki yedi Semâ yaratmış. Arzdan da onların bir mislini, aralarından emir inip duruyor şunu bilesiniz diye ki: Allah her şey'e kadirdir ve Allah her şey'i ilmiyle ihata etmiştir
<> Geniş imkâna sahip olan bu geniş imkânından harcasın. Rızkı kendisine ölçü ile verilmiş olan da Allah'ın kendisine verdiğinden infak etsin. Allah hiçbir benliği, kendisine verdiği şey dışında yükümlü tutmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. (Talak, 7)

"Allah'ın kazası'nın inmesi...." Bu nasıl oluyor?
Hablilverid (Göbek kordonumuz/11 boyutlu ÖZEL RIZK tünelimiz.)
REZZAK olan Allah'ımız isminden bize pompalanmaktadır.

Bunu hiçbir melek vb. kimse yapmamakta ve tek Allah'ımız/ER-Rezzak bunu üstlenmiştir ve SAMED' denen tek kutbundan bize pompalamaktadır. Allah'tan başka hiç bir melek veya kuvvet bunu yapamaz.

Allah'ımız bize RUHUNDAN üfledi ve şahdamarımızdan da yakındır.
Ruh Rabbin EMRİNDENDİR.

<> Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir." (ISRA / 85)

Ve Allah'ın EMİR (ita emri) ve KAZA/Gadha'sı BİRLİKTE inerler.

Şimdi bu noktada gelelim SABIR nedir?

Gönül ister ki: "Şu yemek çok güzel, doydum, keşke yedek on midem daha olsaydı, hepsini doyururdum" Nefs böyle ister! Ama SABREDECEK! 1. Önce acıkacak 2. Sonra ikinci öğünü yiyecek. ACIKMAYA KADAR s a b r e d e c e k! Eli mahkum!

"Ayşe beni sevmiyor, ben de bu hayatı sevmiyorum" Bir an önce bu hayat bitse de kurtulsam! Hayır dostum, ELİN MAHKUM ister sabret ister sabretme AYNI SÜREYİ yaşayacaksın.

"Öff işten çıkmaya daha üç saat var." Hayır dostum. Elin mahkum SABREDECEKSİN, sabretsen de sabretmesen de ÜÇ saat geçecek. Bari "Şikayet etmeden geçsin de senin canın sıkılmasın!" Neden canını sıkıyorsun kardeşim? Sabırsızım diyorsun, ama bak ÜÇ SAATİ istemeden aynı oranda geçirmektesin Aynı sürede... Yani sabreden de üç saat bekliyor sabretmeyen de!

<> 5. Artık güzel bir sabırla sabret!

Allah'ın Kazası (ve emri) İNİYOR! Allah'tan gelir her iyilik ve kötülük! Ama Bu Allah'ın kötülük oluşturduğu anlamına gelmez.

Kabil'e Allah "git kardeşin Habil'i öldür!" demedi! Kaabil bir ŞER işledi, ölüm fiili oluştu! ÖLÜM bize Ş E R gibi geliyor. Hayır ve şer Allah'tan derken, Burada KABİL'in şerri değil; Fiil olan ölüm kavramı.

Öleceğiz bu şer midir? Hayır Hayırdır! Çünkü ölmek demek, ÖLÜMSÜZLÜĞE EBEDİYEN DOĞMAK ve bir daha HİÇ ÖLMEMEK demektir. Ve Allah'a rücu etmektir. Bunun ŞER NERESİNDE! O BİLE HAYIR'dır. Biz neyin şer neyin hayır olduğunu bilememekteyiz. Nice şerden hayır doğar veya tersi...

OLAY KAZA edilmesi... Nasıl bir kaza?

Örnek verelim: Kabil'in Habil'i öldürmesi için ALLAH'ımız K Ö T Ü L Ü Ğ E bir süre tanıyor/mühlet veriyor-ki SUÇ işlensin-fiili bir cürüm oluşsun-ki bize günah veya sevab yazılsın-Yani aklımdan filancayı öldürmeyi geçirmek SUÇ değildir. Niyet ve düşüncenin suçu olmaz.

Ama Kabil, kardeşini öldürdüğü anda KADERİN kazası yerine gelmiştir. Fiile dökülmüştür ve o kişi artık YARGILANACAKTIR!

<> Al-i İmran-178. Küfre sapanlar, onlara süre tanımamızın kendileri için hayırlı olduğunu asla düşünmesinler. Onlara, biraz daha günah işlesinler diye süre veriyoruz. Yere geçirecek bir azap var onlar için

Böylece Günah-sevabın VERİLEBİLMESİ, yazılabilmesi için BİR SÜRE verilmiştir. İşte bu eğer kötü bir olaysa, orada SABREDİNİZ!

<> 1. Allah'ın emri geldi. Onunla yüzyüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından.

Sabrediniz ki FİİL işlensin! Ve bu arada siz sabrediniz "Az bir süre veriniz=Sabrediniz!" Sabırda bir de TAHAMMÜLSÜZLÜK olayı vardır.

Bilirsiniz ki elektrik akımı iki nokta arasında en kısa yoldan (süper iletkenlerde) ışık hızıyla akar geçer. Ama bu TAHAMMÜLSÜZLÜĞE tahammül=Direnç/Sabır=Rezonans devresi eklediğinizde size yararlı olur. Bu kez volt direnç ile karşılaşır ve hızla geçemediği için direnç devrelerinde yavaşlar ve o zaman elektrik akımının "ISI" verdiğini ve SİZİ ISITTIĞINI görürsünüz. Kışın elektrikli sobalarımız rezistans tellerimizin verdiği ısıyı hatırlayınız.

Eğer direnç=Sabır devresi konmasıydı biz kutupta donar ölürdük. Ama (Bildiğiniz Volt, Watt Amper vb. formüllerinden anımsayınız) Voltaj düşüp; amper yükselince empedans/ohmaj formülleri içerisinde ışıma yerini ISIMA'ya bırakır ve biz de donup ölmeyiz! Rezistans da BİR SABIRDIR! Sabrın fizik dilindeki adıdır ki daha önce de yazmıştım.

Sabır ile ilgili söylenecek çok şey var. Mesela Asr suresi: ASR>>>>>ZAMANIN GEÇMESİ GEREKTİĞİNİ; bildiren ŞİFREDİR.

<> 1. Yemin olsun zamana/çağa/Asrısaadet'e ki,
<> 2. İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir!
<> 3. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.

Şifredir ve Nedenselliğin bir diğer adıdır, HÜSR(an) sabırsızlığı kendine yaşam biçimi seçenlerin akıbetidir.

SABR>>>Geçmesi gereken Süredir.

Bu süreyi BİZ belirleyemeyiz. Hüsranda olmamak için gerekli olan Salih eylemler ve BARIŞ eylemleridir. Barışçı bir Salih kulun SABIRSIZLIKLA işi olamaz. Eğer barışçı olmazsanız, sabırsızlıktan SAVAŞMAYA /savaş ilan etmeye/saldırmaya koşarsınız. O da SAVAŞÇILLIK OLUR, BARIŞÇILLIK DEĞİL!


Hans Von AIBERG

No comments:

Post a Comment